YOKSULLUK EDEBİYATI
Anlatmaya çalışacağım konu herhangi bir yerden okuduğum bir konu değil ne bir öykü ne de bir hikaye bizzat kendim yaşadığım bir gerçeklik ve ilk defa kendimle yüzleştiğim bir konudur askerden yeni gelmiştim köyümüzün en varlıklı kişisi Ali amca bir gün beni yanına çağırmış çoktandır seninle bir konu konuşmak istiyorum demişti bak bu köyün en zengin adamı benim en yoksul insanı da sen ve senin ailen her yıl ailece benim tarlamı çayırmı biçer otuma samanıma yardım edersiniz ücret olarak ben size birkaç kilo peynir yağ ve önemi olmayan öteberi veririm seni sevdiğimi bilirsin askerliğini de yaptın sana bir teklifte bulunacağım çelini çocuğunu alıp bu köyden gideceksin mesela istanbula gidip orada bir işe girip orada insan gibi yaşayacaksın çocuklarını okutursun karınları doyar gidersen yol ücretini gittiğin yerde bir süre iş bulana kadar idare edeceğin parayı da vereceğim kısa keseyim ertesi günü ailece biz yola çıktık Gebze'ye geldim iyi de bir işe girdim aradan kırk yıl geçti yani o gün ali amca benim hayatımı değiştirmişti onun bu iyiliğini hayatım boyunca unutmayacağım yoksulluğa gelince yoksulluğun nedenini bilsek buna müdahele edebilsek asla yoksul olmayacağız ama ne yazık ki çoğumuz yoksulluğumuzun nedenini bilecek kadar bilinçli değiliz yoksullar genelde cahil kaprisli olurlar kuşkuludurlar dünyayı her şeyi kendilerine göre görürler bir yerde iki kişinin konuştuğunu görseler kendilerinden söz edildiğini düşünürler yani yoksulluk böyledir işte her söze kulak kabartırlar insanı insanlıktan çıkaran en büyük kötülük yoksulluk balasıdır bir de yoksulluğun kader olduğunu bilmeseler zenginler tarafından yoksullara yaşadığı hayat kader olarak telkin edilir aynı şeyi devlet de yapar sonra da dönerler bu insanları tembellikle iş bilmemezlikle suçlarlar içlerinden bir yolunu bulup bir adamını bulup bir dalavere çevirip arada sırada zenginleşenler olur kapitalistler aferin derler ona yazanlara çizenlere kapitalistler bu konuları halka anlatmayacaksınız derler anlatanlara da yoksulluk edebiyatı yapmakla suçlarlar devlete ve kapitalistlere göre ülkemizde herkes zengindir herkes mutludur yoksulluk diye bir şey söz konusu değildir oysa çok yoksul bir halkız enflasyon hayat pahalılığı yüzde yüz elli on altı milyon emekli on bin TL maaşla yirmi milyon insan askeri ücretle yaşamaya çalışıyor zenginlik mutluluk bunun neresinde hiç unutmayacağım bir türkü vardır bizim köyün de bir ağası var şöyle başlar cümleleri tarla babamın tarlası mahsül ağanın hepsi bizim köyün de bir ağası var yoksulluğu en iyi anlatan yszarlarımızdan fakir baykurttur bütün yoksulların onun ırazcanın dirliği tırpan ve onuncu köy isimli romanlarını okumalarını öneririm milyonlarca kitap kütüphanelerde boynu bükük okuyucu bekliyorlar okumayarak kapitalistlerin ekmeğine yağ sürüyoruz yıl 1946 ve sonrası güney illerimizin birinde köy ağasının çok rahatsız ettiği yoksul bir köylü ağayı şikayet etmek için şehre gider dilekçe yazan bir adama derdini anlatır adam köylünün acılarını anlatan bir dilekçeyi yazar yazdığı dilekçeyi köylünün yüzüne okur köylü hüngür hüngür ağlamaya başlar dilekçeyi yazan adama burda anlattığım adam ben miyim ben bunca acıya bunca kötülüğe o ağanın rezaletine nasıl dayanmışım uzun bir hikayedir ya yine başka bi bölgemizde çok zengin birisi dostlarına ziyafet verir içlerinde bir de gazeteci vardır yenilir içilir arta kalan etler ne varsa sofrada ağa adamlarına toplayıp götürüp bir dereye atmalarını söyler bunu gören gazeteci ya yazık değil mi bunca yiyeceği çöpe attırıyorsun köyünüzde onca yoksul insan var söyle adamlarına onlara versinler ağa gazeteciye gazeteci olmuşsun ama kafan çalışmıyor köylüler bu yiyip içtiklerimizi görseler neler düşünürler biliyor musun sevgili dostlar ülkemiz güzel topraklarımız bereketli ama yoksulluk içinde yaşıyoruz ülkemizde çöp kutularından giyinen pazar yerindeki çürüklerden geçinmeye çalışan milyonlarca insanımız var
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.