DOSTOYEVSKİNİN TIMARHANELERİ
Bana deli diye alay edenler inşallah bu yazımı okurlar onlara tüm hoşgörümle içtenliğimle demek isterim ki sizin hiçbiriniz benden akıllı değilsiniz hoşgörülü hiç değilsiniz kendinizi benden akıllı sanmanız boş kuruntudan başka bir şey değildir bu kuruntunuz sizi küçülttüğü gibi beni de büyütür bu sözlerimi kabul etmeyenlere zeka testi yaptırmaya bile varım babama sen git tımarhanelik oğluna karış diyenlere tımarhaneyi anlatabilirim o beğenmediğiniz tımarhane bana bilmediğim muhteşem bir hayat kazandırmıştır tımarhane fikrini ortaya atanlar kendini akıllı sananlardır birtakım binalar yaptırmış içine de kendisi gibi düşünmeyenleri hümanistleri devrimcileri yaralıları acılılıları ve hayata evrensel bakanları koymuşlar içine deli dediğiniz insanlar maddi olarak zengin olmasalar da düşünce olarak dünyanın en yaratıcı ve en zengin insanlarıdır siz kendini akıllı sananlar o delilerin şuuraltlarındaki hayallerle bile başa çıkamazsınız yeryüzüne kaç tane Van gogh geldi ya da Nietche Freud ya da Dostoyevski geldi otuz yılını tımarhanede geçiren en büyük ressam Van Gogh ve yine bir o kadar yılını tımarhanelerde geçiren Nietche de dünyanın en büyük filozoflarından biridir kendini akıllı sanan öyle bilen insanların kaç tanesi Van gogh’un ya da Nietche’nin yüzde birini yapabilmiştir biz deliler zaman zaman sıkıntıya düşsek paniklesek de sonuçta şuuraltımızdaki o gizemli dünyanın keyfini akıllıların yaşamaya çalıştıklarından çok daha güzel yaşarız bana deli diyip alay edenler sizi bilmem ama dilenciler sokak insanları bana yoksulluk günlerimi hatırlatırlar onları gördüğüm zaman küçük de olsa yardım etmeden asla geçmem şimdi size yoksulluğu en iyi anlatan bir yazardan Victor Hugodan ve onun sefiller isimli eserinden söz etmek isterim ailesine ekmek götürmek için bir fırından ekmek çalan ve bu yüzden küreğe mahkum olan bir insanın hayatını anlatır ben bu romanın başkahramanı Jean Valjean’ı kendi öz kardeşim sayarım yoksulluğu adaletsizliği dönemin Fransasındaki despotizmi anlatan muhteşem bir eserdir Dostoyevskiye gelince Dostoyevski sürrealisttir daha çok rüyalarını hayallerini ve düşlerinin yorumlarını anlatır rüyalar gerçekliklerimizin kapısıdır der yine gündüz işiniz neyse gece de düşünüz odur der yüzlerce kez söylediğim gibi dostoyevskiyi tanımam önce kendimi tanımama sonra da kendimi eleştirememe sorgulamama yardım etmiştir bilinçaltı dediğimiz ikinci kişiliğimizi ilk defa da olmasa detaylı olarak ortaya çıkaran kişi dostoyevskidir bütün eserleri bilinçaltlarımızın hayalleriyle beslenmiştir bütün eserleri mıknatıs gibidir okuyucuyu hemen kendine çeker gerçekten okumak çok zordur okurken bir yandan da insan kendini bir günahkar gibi hisseder ve hatip garip hislere girer suç ve ceza isimli eserin kadın kahramanı fahişelik yapan bir sokak kadınıdır kitabın bir yerinde romanın başkahramanı Raskolnikov bu sokak kadının ayaklarına kapanarak senin nezlinde tüm acı çekenleri ve yoksulları selamlıyorum der sevgili okurlar Dostoyevski okuyarak çok şey öğrendiğimiz gibi dostoyevskiyi okuduktan sonra psikolojileri bozulan hasta olanlar da vardır çünkü o yaptığımız bütün kötülükleri sorgulamayı öğretir bize roman kahramanlarının hepsi yılan gibidirler dikkatli okuyanlar onları kitabın içinde görebilir ve konuşabilir göremeyenlere de onlar başlarını kaldırır ıslık çalarak kendilerini tanıtırlar hadi yine tımarhanelere dönelim benim hayatımda çok önemli iki gün vardır birisi tımarhaneye gittiğim gün diğeri de oradan çıktığım gündür beni yolcu edenlere inşallah bir daha gelmesin demiştiler çok sıkıntılı bezgin umutsuzluk içinde girmiştim pozitif düşünceler edinmiş ve kim olduğumu öğrenmiş olarak çıkmıştım deli demişken aklıma geldi çok eski tarihlerde yaşamış Behlül isminde birisi vardır dünyanın en zengin adamlarından Harun reşitin de kardeşidir mertliğinden insanların yanlışlarını yüzlerine söylemesinden varını yoğunu insanlarla paylaştığından dolayı adamın ismini deliye çıkarmışlar çocuğunu onunla sohbet ederken gören adam çocuğuna kızarak senin ne işin var o delinin yanında der bu sataşmayı gören başka birisi tövbe de be adam sen nasıl konuşuyorsun o dünyanın en dürüst insanıdır adam behlülü araştırıp sorup öğrendikten sonra kendisinden özür diler behlül önemi yok sen çok ön yargılısın bilmediğin tanımadığın insanlar hakkında peşin hükümler veriyorsun bunları yapma benim için hiçbir sorun olmaz
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.