TIMARHANEDEN
Tımarhane ismi itici ve korkutucu gelse de ondan kaçamadığımız da bir gerçektir sonuçta tımarhane bir ihtiyaç bu ihtiyaç psikolojik anlamda epey hastalıklı olduğumuzu ortaya koyuyor tımarhanelerimiz aslında toplum olarak bizim bilinçaltımızdır çünkü durup dururken hiçkimse tımarhanelik olmuyor arzu edilecek bir şey de değil her şeyin bir nedeni olduğu gibi tımarhanelik olmanın da birden çok nedenleri vardır mesela adaletsizlik, eşitsizlik, yoksulluk ve eğitimsizlik en başta gelen nedenlerindendir kendimden söz edersem ben başka bir ülkede delirmedim bu ülkede delirdim nedenlerimi de birkaç kez yazdım tımarhanelerdeki yüzbinlerce insanın da benim gibi nedenleri var Gogol’un bir delinin hatıra defteri isimli eserinde 1800 yılların çarlık Rusya’sının halkı nasıl delirttiğini ve tımarhanelik ettiğini anlatır yine bir rus yazarı olan Çehov altıncı koğuş isimli eserinde Rusya’daki tımarhanelerin paspayeliğini anlatır bu eser tımarhaneler anlamında bence yazılmış en iyi eserdir altıncı koğuş yalnız sıradan insanların değil okumuş yazmış hatta devlet katındaki insanların nasıl delirdiklerini anlatır ilginç bir eserdir hastalarını tedavi eden doktor bir süre sonra kendi de delirir eskiden iyileştirmeye çalıştığı başka bir doktor tarafından tedavi gördüğünü anlatır hayat ve siyasal sistemler kötü yönetimler en çok da entelektüelleri ,sanatçıları ve bilim insanlarını delirtir sevgili okurlar tımarhaneleri anlatan Türkiye’de epey kitap yazılmıştır dünyanın en ünlü tımarhanesi sayılan Bakırköy hastanesi bizdedir gerçekten de dünyanın en ünlü tımarhanesidir sanırım Türkiye’nin üçte biri buraya bir süreliğine misafir olmuştur insanları delirten nedenler saymakla bitmez ama en önemli nedenlerden birkaçı da yine açlık , yoksulluk, işsizlik gibi önemli nedenlerdir bu yüzden tımarhanelik olmuş biri olarak okumaya değer bir başka eserde Hüseyin rahmi Gürpınarın ben deli miyim adlı eseridir yazar bu eserinde insanların nasıl ve neden delirdiklerini iki roman kahramanı üzerinden anlatır bu dönem bir geçiş dönemidir yani Osmanlı’dan Cumhuriyet dönemine geçme dönemidir dönemin iktidarı kitabı sakıncalı bulur yasaklar ve yazar yargılanır gerçekten okumaya değer bir eserdir bu roman tımarhaneler yalnız bizim değil bütün toplumların bilinçaltıdır mesela Bakırköy ve diğer birkaç tımarhanemiz Türk halkının bilinçaltıdır yani tımarhanelik olmuş öteki Türkiye hiçkimse anasından tımarhanelik doğmuyor fahişe doğmadığı gibi tımarhanelik de doğmuyor hırsızlık arsızlık nursuzluk gibi kötü karakterlere sonradan bulaşıyor siyasal sosyal ekonomik nedenler yüzünden bu tür hastalıklarla karşılaşıyoruz mesela ben anamdan tımarhanelik falan doğmadım hiçbir anne oğlunu tımarhaneye düşsün cezaevine girsin uyuşturucu içsin kumarbaz olsun diye doğurmaz hele hele aç kalsın yoksul olsun diye asla doğurmaz mesela bir hafta önce İzmir’de beş çocuğu yanan anne çocuklarım yansın aç kalsın evsiz yersiz yurtsuz olsun diye doğurmamıştır zaten anne sokakta kâğıt topluyor baba cezaevinde böyle bir trajedi yaşandı ve böyle yüzlerce binlerce trajedi yaşanmaktadır bir türkünün sözleridir dert bir değil Elvan Elvan yani hangisinden söz etsem ki ülkemde çözüme kavuşturulması gereken öyle çok sorun var ki mesela en önemlilerinden eşit yurttaşlar olmak kadınlarla erkeklerin eşit haklara sahip olması işsizlik yüksek enflasyon bu gibi sorunlar görünürde insanları delirtmez gibi görünüyor ama deliren insanların çoğu bu yüzden deliriyor mesela hepimiz çocukları seviyoruz ama bu ülkede en büyük kötülükler de çocukların başına geliyor ülkemin çocukları eşit değiller bazı bebekler lüks hastanelerde doktorlar eşliğinde trilyoner olarak doğarlarken İzmir’de yanan bebekler gibi kimi çocuklar da açlığın yoksulluğun içine doğuyorlar elbette ki İzmir’deki yanan çocukların sorumlusu annenin ve babanın cahilliği de var hem hiç işiniz olmayacak eviniz olmayacak böyle bir şeye imkanınız da olmayacak hiç düşünmeden 5 tane arka arkaya bebek yapacaksınız sevgili dostlar işte cahillik dediğimiz bu bu cahillik ülkemizden çıkmadıktan sonra böyle yüzlerce binlerce bebek heder olacaktır bu konuyu birkaç kez işlemiştim bir daha söylemek isterim ki bir ülkede özel mülkiyet kutsallaştırılıp anayasalarla koruma altına alınmışsa orada her türlü yoksulluk açlık olacaktır verem olacaktır tımarhanelik insanlar olacaktır işsizlik yoksulluk diyorum ya benim babam dünyanın en çok çalışan insanlarından biriydi ama yoksuldu yani söylemeye dilim varmıyor ama kimse çalışarak zenginleşemiyor babam hem yoksuldu hem de beni doktora değil cinci bir hocaya götürecek kadar cahildi cinci hoca sinirliliklerimin sebebini annemin yanlış bir hareketine bağlamıştı oysa ben biliyorum ki benim deliliğim bunu kötü anlamda söylemiyorum yoksulluk ve cahilliktendi insanın psikolojisini bozan yoksulluk işsizlik adaletsizlik ve cahilliktir babam cinci hocaya bu çocuk sinir küpü olmuş diyor cinci hoca merak etme hallederiz diyor o günden bugüne altmış yıl geçti halledebildi mi hayır yetmiş beş yaşına geldim halen sinir küpüyüm halen zaman zaman hırçınlaşıyorum çok istememe rağmen insanlara ve topluma uyum sağlayamıyorum
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.