Tuncer Altunbulak

Tuncer Altunbulak

BASMA HANENİN ÜÇ GÜLÜ

BASMA HANENİN ÜÇ GÜLÜ

 

Burası İzmir basmahane de bir kıraathane. Gecenin saat on ikisi kahvenin normal müşterisinden kimse yok. Bir grup insan ocağın önünde oturmuş sohbet ediyorlar Karadeniz aksanıyla birisi konuşuyor diğerleri de dinliyor. Unutmadan söyleyeyim burası bir gece kahvesi. Uzun bir kahve karşılıklı duvarlar aynalarla kaplanmış. Ortada iki bilardo masası var kadınlı erkekli gececiler gelip masalara dağılıyorlar ben İzmir’e geldiğim zaman bu kahveye gelir bir gün gecelerim buraya gelenlerin çoğu dilenci, gurbetçi, fırıncı çırağı, gibi evsiz barksızlar falan işçiliği yapanlar.

Saat üçe doğru saçları başları dağılmış üstleri kirlenmiş yüzleri çökmüş, gözleri solmuş ayakları lastik çizmeli üç kadın geldi giriş kapısının dibine oturdular birilerinden korkuyormuş halleri vardı. Onlarla birlikte gelen onlardan ayrı bir masaya oturan birde erkek vardı emekli memura benziyordu takım elbiseli ve kravatlıydı arada bir kadınlara bakıp sonra geri çekiliyordu. Garip bir şeydi gözlerinde deliliğe benzeyen şeyler yanıp sönüyordu çok sıkıntılıydı ikide bir ellerine birbirine geçirip derin derin nefes alıp veriyordu.

İleride oturan gruptan biri yüksek sesle bak semtin gülleri geldi diye kahveciye seslendi. Garson sinsi sinsi yanlarına gitti. Tehdit var bir sesle ben size bir daha buraya gelmeyin demedim mi? O gruptan esmer uzun boylu başka biri garsona bırak garibanların yakasını onların sorumluluğu bana. İşine bak sen garsonun iş güz arlığını sonradan öğrendim o konuşan adam kahvenin sahibiymiş ( Ağanın malı gider Hizmetkarın canı gider) derler ya o hesap. Olup bitenleri ver olacakları çok merak etmeye başladım.

Garsona kahvenin sahibi ile görüşmek istediğimi söyledim sağ olsun az sonra geldi yanıma çok merhametli gezmiş, görmüş oturaklı bir adam. Hayatta kötü olan ne varsa yaptım kumar oynadım, ceza evinde yattım yan kesicilerle, dilencilerle ve fahişelerle arkadaşlık ettim nasıl ölmedim hayla yaşıyorum bende kendime hayret ediyorum dedi! Kadınları sormak ve konuşmak istiyorum dedim? İzin al gidin konuşun dedi kadınların yanına gittim kahveci özel demlenmiş bir bardak çay getirdi ilk konuşmayı A.L. ile yaptım ilk sözü bana siz hiçbir parkta, bir ormanda yada sokaklarda yattınız mı? Bunun nasıl bir şey olduğunu bilir misiniz? oldu öğrencilik zamanda başıma böyle bir şey geldiğini anlattım sonra üstümüzün kirliliğine saçımızın , başımızın dağınıklığına bakıp da bizi şeyler gibi sanma dedi.

Günlerdir elbiselerimizi değiştiremedik. Hayat bize hiç göz açtırmadı bir dert verdi ondan kurtulmadan başka bir acı verdi onunla uğraşırken başka, başka kötülükleri sıraladı. Bizim bu hale gelmemizi buraya düşmemizi sağlayanlar utansınlar. Moral olsun diye yoksulluk ayıp değil bu bir gerçek. Bu ülkede milyonlarca yoksul var kötü olan sefilliktir. Yoksullukta insan onurunu ve haysiyetini koruyabilir sizler gibi laflar ettim. Sonra G.A. ile konuştum eşim ekmek almak için bir Pazar sabahı evden çıktı gidiş o gidiş üç ay sonra telefonla eve dönemeyeceğini evlendiğini birde çocuğunun olduğunu söyledi önceleri önemsemedim sonra kızdım saldım kendimi şimdi buralara düştüm buraya gelmeden önce birisinin bodrum katında durdum birkaç yıl. Kızım orada öldü bende üşüttüm hasta oldum, ağzımdan kan geldi doktora gittim. Doktora gittiğimde bu hanımlarla tanıştım sağ olsun benimle ilgileniyorlar. Yeşil gözleriyle up uzun  boyuyla güzel konuşmalarıyla çekici bir kadındı N.F. yıllarca çektiğim o acıları yeniden bir daha yaşamak istemiyorum boş ver. Kapanmış yaralarımı yeniden açma sizde istemezsiniz herhalde keşke insanlar hep çocuk kalsalar büyüyünce iğrençleşiyorlar dedi.

Bu yazı toplam 1342 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tuncer Altunbulak Arşivi