DAVULUN UZAKTAN SESİ
Yurtdışında yaşayan veya ülkemize gelmiş yabancılara hatta kendi vatandaşlarımıza, dışarıdan ülkenin nasıl gözüktüğü, nasıl bir imaja sahip olduğu her zaman sorulur. Bu değişik bir adettendir. Nedense hep merak edilir. Ne kadar iyiyiz ya da ne kadar kötüyüz? İlginçtir ki çalıştığım ya da tanıştığım yabancılar bana kendi ülkeleri ile ilgili hiç böyle bir soru sormadı şimdiye dek. Ülkelerinin imajı ile ilgili bir sorunları olmadığındandır belki. Belki de özgüven durumu…
Günlük hayatımız kıtalararasına nasıl yansıyor kim bilir, ülkede olan herhangi bir hareketlenmede arkadaşlarımdan “Nasılsın Dilek, sizler için çok endişeleniyoruz” mesajları yağıyor. Gündemde kalmak böylesine, iyi mi kötü mü bilemedim.
Türkiye, coğrafi konumu, tarihi mirası, kültürel zenginliği ve ekonomik dinamikleriyle uluslararası alanda her zaman dikkat çeken bir ülke olmuştur. Ancak son yıllarda siyasi gelişmeler, toplumsal hareketler ve ekonomik dalgalanmalar nedeniyle Türkiye’nin dış dünyadaki imajı karmaşık ve çok yönlü bir hale geldi. Türkiye’yi dışarıdan gözlemleyen biri için ülkenin nasıl algılandığı, bakış açısına, ülkenin hangi yönlerinin öne çıkarıldığına ve medyanın nasıl bir anlatı oluşturduğuna bağlı olarak değişiklik göstermektedir.
Yurtdışında Türkiye denildiğinde, özellikle Batı dünyasında ilk akla gelen unsurlardan biri ülkenin eşsiz tarihi ve kültürel mirasıdır. İstanbul’un mistik havası, Kapadokya’nın masalsı vadileri, Efes’in antik kalıntıları ve Osmanlı İmparatorluğu’ndan miras kalan yapılar, Türkiye’yi bir turizm cenneti olarak tanıtmaktadır. Dünyada dört farklı denize sahip tek ülke olmanın yanında hala dört mevsime sahip nadir bir coğrafya oluşu da dikkat çekiyor tabii.
Türkiye’nin sanat, gastronomi ve müziğe yaptığı katkılar da uluslararası alanda büyük ilgi görmektedir. Türk mutfağı, özellikle kebap, baklava, lokum, simit ve Türk kahvesi gibi ikonik lezzetlerle dünya çapında tanınmaktadır. Bu açıdan Türkiye, zengin kültürel birikimiyle olumlu bir imaja sahiptir.
Ancak Türkiye’nin imajı sadece kültürel unsurlarla sınırlı değildir. Siyasi gelişmeler, insan hakları ihlalleri ve demokrasiye yönelik eleştiriler, Türkiye’nin uluslararası algısını şekillendiren en önemli faktörlerden biridir. Özellikle Avrupa ve ABD basınında, Türkiye’deki basın özgürlüğü üzerindeki baskılar, siyasi tutuklamalar ve hükümetin otoriterleşme eğilimleri sıklıkla eleştirilmektedir.
Son dönemde tutuklanma ve ardından yaşanan protestolar, dünya medyasında geniş yankı bulmuştur. The Guardian, Türkiye’de gazetecilerin, avukatların ve sivil toplum aktivistlerinin gözaltına alınmasını demokrasi açısından endişe verici bir gelişme olarak yorumlamıştır.
Bu tür olaylar, Türkiye’nin Batı dünyasındaki demokratik değerlerle uyumlu bir ülke olup olmadığı konusunda soru işaretleri doğurmakta ve ülkenin imajını olumsuz yönde etkilemektedir.
Türkiye’nin ekonomik durumu da ülkenin dışarıdan nasıl algılandığını etkileyen önemli bir faktördür. 2006’lı yılların başında hızla büyüyen Türkiye ekonomisi, gelişmekte olan piyasalarda bir başarı hikâyesi olarak görülmekteydi. Ancak son yıllarda yüksek enflasyon, TL’nin hızla değer kaybı ve işsizlik oranlarının artması gibi ekonomik sıkıntılar, Türkiye’nin küresel piyasalardaki güvenilirliğini zedelemiştir.
Yabancı yatırımcılar açısından Türkiye, yüksek potansiyele sahip ancak politik belirsizlikler nedeniyle riskli bir pazar olarak görülmektedir. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları, Türkiye’nin ekonomik istikrarına yönelik uyarılarda bulunurken, ekonomik krizler ve finansal dalgalanmalar, ülkenin ekonomik imajını sarsmaktadır.
Türkiye, dış politika alanında dinamik ve iddialı bir aktör olarak öne çıkmaktadır. NATO üyesi olarak Batı ile güçlü bağlarını koruyan Türkiye, aynı zamanda Orta Doğu, Kafkaslar ve Afrika’daki etkinliğini artırmaktadır. Savunma sanayisindeki ilerlemeler, Türkiye’yi bölgesel güç dengelerinde önemli bir konuma getirmiştir.
Ancak Türkiye’nin Batı ile ilişkileri zaman zaman gerilimli hale gelmektedir. ABD ve AB ile yaşanan diplomatik krizler, Türkiye’nin uluslararası algısını etkileyen önemli faktörler arasındadır. Örneğin, İsrail’in Lübnan’a yönelik saldırılarını kınayan Türkiye’nin uluslararası toplumdan daha fazla müdahale talep etmesi, ülkenin bölgesel meselelerde aktif bir rol oynadığını göstermektedir. Bu yönüyle Türkiye, bazı ülkeler için güvenilir bir müttefik, bazıları için ise öngörülemez bir aktör olarak görülmektedir.
Türkiye, Suriye iç savaşından sonra milyonlarca mülteciye ev sahipliği yaparak dünyanın en büyük mülteci nüfusuna sahip ülkelerinden biri haline gelmiştir. Avrupa Birliği ile yapılan mülteci anlaşmaları çerçevesinde Türkiye, Avrupa’ya yönelen göç akışını kontrol etmede kritik bir rol oynamaktadır.
Bu durum, Türkiye’nin uluslararası arenada insani bir rol üstlendiği şeklinde yorumlanabileceği gibi, zaman zaman Batı ülkeleriyle gerilimlerin artmasına da yol açmaktadır. Bazı Avrupa ülkelerinde Türkiye’nin bu rolü bir pazarlık aracı olarak kullandığı yönünde eleştiriler bulunmaktadır.
Kadın ve çocuk cinayetlerinin artışı da dikkatle izlenen ve ülkenin güvensizliği ile derecelendirilen önemli konulardan biridir. Bunların yanında uzun yıllardır eğitimde ki dalgalanmalar endişe uyandırmaktadır.
Durum böyle olunca, yurtdışında yaşayan biri için Türkiye’nin imajı, oldukça karmaşık ve çok yönlü bir tablo sunmaktadır. Bir yandan ülkenin tarihi, kültürü, mutfağı ve turistik cazibesi ile olumlu bir algısı varken, diğer yandan siyasi baskılar, ekonomik belirsizlikler ve diplomatik gerilimler Türkiye’nin imajını olumsuz etkilemektedir.
Türkiye, güçlü yönlerini uluslararası arenada daha iyi tanıtabilmek için ulus markalama çalışmaları yürütmektedir. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından düzenlenen bir forumda, Türkiye’nin küresel algısının 5 üzerinden 3,2 olduğu belirtilmiştir. Türkiye, uluslararası arenada önemli bir oyuncu olmaya devam etmektedir. Ancak siyasi, ekonomik ve diplomatik gelişmelerin yönü, ülkenin gelecekteki imajını şekillendirecek en kritik unsurlar arasında yer alacaktır.