ARDAHANDAN GEBZEYE
Ne bir kristof kolomb ne de Macellanım dostoyevski ve Tolstoy’a özensem de onlar gibi bir yazar olamam ne Van gogh gibi resim yapabilirim ne de j.j Rousseau gibi felsefe ama hiçbir şeye faydası olmayan bir ot değilim yaşadığım kimi şeylere dokunduğumu iyilikler kötülükler yaptığımı mutlu edip sevindirdiğim insanlar gibi üzdüğüm insanlar da olmuştur aşkı dibine kadar yaşadım büyük acılar çektim ama sonunda sevdiğim kızla evlendim yaşamda iyi kötü ne varsa hayatıma kattım yoksulluğu dibine kadar yaşadım açlığı aşağılanmayı gördüm garip yaradılışım yüzünden içine girdiğim hiçbir işi sonuna kadar götüremedim okuldan atıldım fabrikadan kovuldum her türlü hastalığı yaşadım tımarhanelik bile oldum ama her şeye karşın her koşulda fikrimi söyledim mensubu olduğum işçi sınıfına hiçbir zaman ihanet etmedim yani arkamda keşke diyeceğim hiçbir şey yoktur iyi veya kötü yaptığım hiçbir şeyden utanç duymadım zaten utanacak da bir şey yapmadım serserisinden kumarcısına kumarcısından inançlısından inançsızına her kesimden insanlar tanıdım hepsini de sevdim onlarla dostluğumu sürdürüyorum yani yoksul da yaşasam hastalıklı da yaşasam hayatı doya doya yaşadım hayatı seviyorum ne iyi ki doğmuşum Ardahan’dan Gebze macerama gelince 1980’ de geldim haa şunu söyleyeyim doğduğum coğrafyayla hiçbir sorunum yok şu coğrafya kaderdir sözüne asla katılmam benim için bütün sorunlar sınıfsaldır şişlide veya Kadıköy’de de zenginlik içine doğabilirdim kimi nedenlerden dolayı Ardahan’da doğmuşum Ardahan’dan Gebze’ye bu uzun yolculuktaki ilk durağım Çayırova oldu bir yıl sonra ancak Gebze’yi tanıdım ilk kiraladığım ev Çayırova’nın x sokağında bir bodrum kattı yine de köydeki toprak evimizden iyiydi geldiğimizin bir pazar günüydü yan komşumla tanıştım hoşbeşten sonra beni kahveye davet etmişti canıma minnet kahveleri çok severim iki kişinin oturduğu bir masaya oturduk orta yaşlı ismi İdris olan adam hovardalığını anlatmaya başlamıştı yanındaki adam da onu alkışlıyor ara sıra söze karışıp heyecanlandırıyordu anlat anlat dedikçe adam garsona oğlum çay ver bize ağzımız kurudu diye bağırıyor kadınlar bana bayılır biliyor musunuz tıpkı Kemal sunalın filmlerindeki bir sahne gibiydi iş döndü dolaştı kumara geldi yanımdaki adam ben hayatımı kumarda kazandım dedi nasıl olduysa bir ara çay değişiminde yav kusura bakma seninle de ilgilenemedik sen kimsin nerelisin ne iş yaparsın dediler ben ne anlatayım diye düşünürken beni oraya götüren komşum yav bırak boşver kim olduğunu nerden geldiğini şu lastik yakma maceranı anlatsana bize hacı amcayla nasıl tanıştın yav kardeş geldiğin üçüncü günü mahalleyi ikiye böldün olay şöyle olmuştu mahalleye taşındığımız mevsim kıştı havalar çok soğuk yeni gelmişiz iş yok güç yok çocuklar küçük üşüyorlar konuyu anlattığım bir tanıdık mahalleye yakın cam fabrikasının çöplerinin döküldüğü bir yer var gidip sana ordan tahta parçası lastik gibi şeyler getirelim dedi gerçekten de tahta parçası araba lastikleri kırık dökük bir sürü şey getirmiştik el arabasıyla lastikler kokar diye gündüz değil gece yakıyorduk lastiğin kokusu gece de komşuları rahatsız etmiş mahallede kadınlar hanıma mahvettiniz mahalleyi lastik kokusundan duramıyoruz demiş Ertesi gün kapı çaldı dışarı çıktık yaşlı sakallı bir adam komşu bak sana odun getirdim sağ olsun adam bir kamyon kırılmış tahta parçası getirmişti böyle bir şey yaşamıştık coğrafya kader olmuş olsaydı ardahandaki yoksulluğum Gebze’ye arkamdan gelmezdi Türkiye’nin yüzde yirmisi çok zengin varlıklı geri kalanı da çok yoksul ülkemizde birileri çok zenginleşirken ne yazık ki halk da çok yoksullaşır ülkemizin milli gelirinin yüzde seksenini o yüzde yirmisi kullanıyor diğerini de yüzde sekseni paylaşıyor yani Türkiye yönetenleri zengin yönetilenleri hem cahil hem de çok yoksul olan bir ülkede şimdi bütün bunlara kader mi demeliyiz milyonların başlarını sokabileceği evleri yokken birilerinin binlerce tarlası binlerce dairesi yatları katları fabrikaları var bütün bunlara kader mi deniyor sevgili okurlar sömürüyle adaletsizlikle ilgili konular bu ülkede var zenginler kapitalistler borsacılar bankacılar her yıl mallarına mal katarken halk açlıkla yoksullukla enflasyonla mücadele ediyor bunun adı kader midir ? Her yolun bir sonu olduğu gibi bu yoksulluğun da bir sonu olacaktır ne benim doğduğum coğrafya ne de içinde yaşadığımız ülkemiz kaderdir
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.