Pek sık duyduğumuz beslenme furyalarından biri de alkali diyetler. Peki alkali beslenme nedir? Neye dayanır?

Alkali beslenmenin dayandığı temel taş kan ve idrar gibi sıvıların pH seviyesini korumak için bunların pH seviyesine yakın yani alkali yiyecekleri tüketerek beslenmek ve böylece vücudun pH seviyesini dengede tutmak. Yani vücudumuzun doğal bir floraya sahip olduğunu ve bu florayı korumak için tüketilen besinlerin yüksek pH (>7) değerine sahip olması, yani alkali olması, gerektiğini söyleyen bir diyet yaklaşımı. Ayrıca alkali beslenme ile hipertansiyon, diyabet, kalp, kanser gibi hastalıkların da önlenebileceği düşünülüyor.

Alkali besinler; magnezyum, manganez, demir, potasyumdan zengin olan besinlerdir. Asidik olanlar ise; fosfor, bakır ve sülfürü fazla miktarda içerirler.

Kulağa harika geliyor böyle düşündüğümüzde ama acaba gerçekten böyle mi? Gelin bir de bunu bilimsel kaynaklara bakarak değerlendirelim.

Vücudun doğal bir florası olduğu doğru. Ancak vücudun alkali dengesini sağlayan tüketilen yiyecekler değil vücudun kendisidir. Siz bazik (alkali) bir besin tüketseniz bile mide salgısı çok güçlü bir asit olduğundan ortamı asidik hale getirir. Buna karşı pankreastan salgılanan hormon ve kimyasallar tekrar vücut dengesini kurar. Vücut çok uzun süreli açlık durumları haricinde bu dengeyi asla bozmaz. Bunun yanında kan pH’sının bozulması gibi bir durum da söz konusu değildir. Uzun süreli alkali diyet uygulaması sonucunda demir, çinko, kalsiyum, B grubu vitaminleri eksiklikleri gözlenir.

Ayrıca alkali diyetin uzun süre kullanımı ve olumlu sonuçları ile ilgili bilimsel veriler de bulunmamaktadır. 2012’de ‘Journal of Enviromental and Public Health’de yayımlanan raporda, çalışmalar incelendiğinde, ortaya karışık sonuçlar çıkıyor. Alkali diyet hakkında ne yazık ki tatmin edici oranda çalışmalar yok ve bilgiler sınırlı, herkesin metabolik özelliklerinin farklı olduğunu unutmadan en doğrusunun size özel yazılmış bir diyet yapmanız olacağını her zaman hatırlayın.