TEFECİNİN ÖLÜMÜ
Dünyanın en zengin adamları da sonunda yoksullar gibi ölüyorlar zengin olmaları onları ölümden korumuyor yoksullarla varlıklılar hiç olmazsa ölümde eşitleniyorlar tefeciler borsacılar kumarcılar sömürücüler yani emek vermeden kumar oynayarak sömürerek insanları kandırarak canlarını yakarak ağlatarak mallarına farklı yöntemlerle el koyanlar da sonunda ölüyorlar hiçbiri de edinimlerini birlikte götüremiyorlar yani kefenin cebi yok önemli olan zenginlik değil insanların birbirine dayanışma göstermeleri birbirlerini sevmeleridir sevgili okurlar şimdi size yüzlerce insanın malına el koyan evini yıkan eşleri birbirine düşman eden hatta öldürten kendi evine hırsızlık yaptıran bir tefecinin ölümünü anlatmaya çalışacağım ömrü boyunca kapitalistlerin rantiyecilerin kasalarına çalıştı onların keyfini tatmin etti kurdukları kapitalist sistemlerini sürdürmelerini sağladı kapitalistler için iyi bir elemandı bu adamın nasıl öldüğünü ben görmedim tabi bizden çok uzakta bir ülkede ölmüş ama nasıl öldüğünü okudum ve görenlerden duydum görenlerden bir tanesi de bu tefeciye borçlanmış borcunu ödeyemeyince evine hırsızlık yapıp değerli eşyalarını bu adama vermiş biri evinden çaldığı elmasları tefeciye tam öderken eşi tarafından yakalanıyor ve boşanmak zorunda kalıyorlar yani bu tefecinin yüzünden bu kontes gibi yüzlerce insan suça bulaşmış sakat kalmış yurtlarını terk etmişler borcunu ödemek için tefeciye çok yalvarmış o yalvarışları gerçekten yürek dağlayıcı bu zalim adam kadına üç gün bile zaman verememiş bu yüzden tefecilik gibi işler dünyanın en kötü işleridir vicdanlı duygulu insanların yapacağı bir iş değildir her türlü ticarette olduğu gibi tefecilikte de zalim ve acımasız olacaksınız bu tür işler insani duygularla sevgiyle asla yürütülmez tefeci bir defasında kontese borcunu ödeyemeyen babam olsa bile mahkemeye veririm mahkeme aramazsa bir yolunu bulur alırım bu işin raconu budur X isimli kontes tefeci ölürken yanındaymış ölmeden bir iki saat önce kontese yaptığı kötülükler için özür dilemiş ve ondan aldığı değerli eşyaları vermiş kontes şöyle anlatıyor odasına girdiğim zaman o güne kadar elde ettiği elmasları vazoları gümüş takım gibi yüzlerce takım olan kıymetli eşyalarını yorganın üzerine koymuş hem ağlıyor hem de onlara sarılıyordu sevgili dostlar işin kötüsü bu adam cimrinin tekiymiş kazancını yiyememiş işten güçten zaman bulup evlenememiş bu değerli eşyalarını bırakabileceği bir oğlu veya kızı bile yokmuş yakalandığı amansız hastalık için kontese keşke hiçbir şeyim olmasaydı bu acılarım da olmasaydı sevgili dostlar sözümü edeceğim şey herkes için geçerlidir en çok da zalimler bu tür tefeciler insanlaşmamış insanlar için çok daha geçerlidir bunlar ölürken ya da hasta olduklarında ölümle karşı karşıya geldikleri zaman ancak nadamet getirir ve kötülüklerini itiraf ederler bizim tefeci de öleceği saatlerde kontesin önünde ağlayıp sızlayıp nadamet getirmiş ama bir taraftan da aç gözlüğünü devam ediyormuş bir türlü aldığı gümüş vazolardan değerli eşyalardan ayrılamıyormuş sık sık kontese gördüğünüz kıymetli eşyalara tam otuz yılımı verdim en çok üzüldüğüm şey bu büyük servetimin kime kalacağını düşünmek bu tür insanlar paralarının kime kalacağını bilemedikleri için delirenlerin olduklarını duymuştum bu kontesi okurken kendi kendime ne iyi ki böyle bir tefeci olmamışım ne iyi ki param pulum yok insanların canını yakmadım kimseleri ağlatmadım diye düşünmüştüm ayrıca bu iş bana Dostoyevski’nin suç ve ceza isimli eserindeki tefeci yaşlı kadını hatırlattı bu yaşlı tefeci kadın da anlattığım tefeci gibi geçim sıkıntısı yüzünden paraya ihtiyacı olanlara yüzde yüz faizle para veriyor geri veremeyenlerin evlerine tarlalarına varsa ellerindeki değerli eşyalarına el koyuyordu onları yok pahasına ellerinden alıyor bu romanın baş kahramanı raskalnikov bu tefeci kadını öldürüyor sonra büyük bir vicdan azabı çekerek gidip kanuna teslim oluyor onu da söyleyeyim teslim olmasını sağlayan fahişelik yapan tefeciliğe haksızlığa her türlü baskıya ve zulme karşı olan bir kadındır konumuza dönersek kontes tefecinin son ölüm sahnelerini şöyle anlatır yüzü resmen tunçlaşmıştı gözlerinin rengi kaybolmuş sesi çatallaşmış elinde benden aldığı elmaslar vardı elleri birdenbire çözüldü elmaslar yere döküldü sonra gözlerini açtı hemen kapadı ve son nefesini verdi bugüne kadar gördüğüm ölümlerin en kötüsüydü
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.