Tecrite karşı yeniden isyan
Egemen siyasal anlayışın 2001 yılındaki sözde ‘’Hayata Dönüş Operasyonu’’ sonrası F tiplerini meşrulaştırmak üzere uygulamaya koyduğu stratejinin en önemli ayapı TECRİT uygulaması olmuştu. Uygulama tepki toplamış, ülkenin her yanında TECRİTE KARŞI DAYANIŞMA KOMİTELERİ oluşturulmuş ve dönemin Anasol-D hükümetine bu insanlık suçundan vazgeçmesi için baskı yapılmıştı.
Kısmen başarılı olundu…
Ama, F tipi cezaevlerindeki TECRİT uygulaması, ülkenin yoğun siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel gündemi arasında yeniden kaybolmaya başladı. Göreceli olarak TAYAD’lı ailelerin anımsatmak için çaba sarfettiği TECRİT ile çok fazla yüzleşemedik. O yüzden de, ülke gündemine bile giremedi.
Egemen siyasal anlayış bu süreçte boş durmadı ve TECRİT uygulamasında model değişimine gitti. İşte, bu son durum TECRİT’i yeniden anımsamamıza neden oldu.
Tutukluların karşı çıktığı ve “TECRİT” olarak nitelendirdiği ‘’CAM KAFES’’ uygulaması, Kandıra F Tipi Cezaevi’nde olanların isyanıyla gündemimize girdi.
Koğuşlar bölümünde kalan bir grup tutuklu, bu uygulama karşısında yangın çıkartıp isyan başlattı. Kısa sürede büyüyen yangın, koğuşlar bölümünün çatısına kadar yükseldi. Tutuklular, cezaevi çatısına çıkarak slogan attı. Bu arada, dumandan etkilenen tutuklulardan 2 kişi hastaneye sevk edildi.
Bütün bunların nedeni, bilindiği üzere TECRİT dayatması…
Cam kafes uygulaması hakkında Kocaeli Barosu Avukat Hakları Merkezi de rapor hazırladı. Raporda, “avukatlar ile müvekkillerinin görüşmelerinin tamamen göz önünde ve konuşulanların duyulabileceği şekilde yapıldığı” belirtiliyor.
TECRİT VE SAVUNMA ÖZGÜRLÜĞÜNÜN İHLALİ, Kandıra’daki F tipi cezaevlerinin rutin uygulaması haline dönüşmüş durumda. Pek şaşırtıcı bir durum değil, ama tutukluların, nefes almasını zorlaştıran bu duruma sessiz kalmaları da beklenemez.
Çünkü, tutuklu ve hükümlü profili oldukça ağır. İdarenin bu ve benzer baskılarına fazla BOYUN EĞME tarafında olmayacakları da kesin.
İsyanı çıkartan tutuklular Vali Ercan Topaca ve Cezaevi savcısı Mustafa Çelik’le görüşüp, taleplerini iletmişler. Ama, unutulmamalıdır ki idari mekanizma ile görüşmeler ne ilk ne de son olacaktır. Egemen siyasi anlayış, her türlü talebi karşılama sözü veriyor vermesine ama uygulamaları zamana yayıp unutturuyor. Ardından, eski modele dönüyor.
O nedenle, TECRİT karşısındaki mücadelenin kesintisiz biçimde sürdürülmesinin zorunlu olduğu aşikar.
TECRİT uygulamasının sona ermesi, tutuklu ve hükümlülerin de insan haklarından yararlanması gerilimi azaltacaktır.
Eğer TECRİT uygulamalarından vazgeçilmezse, tutuklu ve hükümlülere kalan tek seçenek, ‘’DİRENE DİRENE KAZANACAĞIZ’’ sloganını hayata geçirmek.