Neoliberalizmi kurumsallaştırma programı (3)
AKP’yi, neoliberal politikaların yılmaz savunucusu ve uygulayıcısı bir siyasal oluşum diye nitelendirip, bu oluşum için elinden geleni ardına koymamakta ısrarcı olduğunu söylemiştim.
liberal bir donanıma sahip sunuş programını irdelemeyi sürdürüyorum…
‘’İnsan haklarını koruma ve geliştirmeye yönelik çalışmalarda bulunmak üzere idari ve mali özerkliğe sahip Türkiye İnsan Hakları Kurumunu oluşturduk. AİHM önündeki derdest başvuruları çözmek için, iç hukukumuzda tazmin komisyonu kurduk.’’
Bunun anlamı şudur: Bunları yaptık ama AİHM nezdinde tazminatlara mahkum edilmekten kurtulamadık. Bu yüzden artık oraya gidilmesini engelledik, biz ne dersek o olacak.
‘’Vatandaşlarımızın idare karşısında uğradıkları haksızlıkları gidermek ve şikâyetlerini mahkemeye gitmeden sonuçlandırmak amacıyla Kamu Denetçiliği Kurumunu kurduk.’’
Bunun anlamı şudur: Piyasacıyız, özelleştirmeciyiz, bu yüzden kamuyu üretimden çıkarttık, ama toplumu asla bırakmayız. Elimizde tuttuğumuz kamu ile baskı altına almaya devam edeceğiz.
‘’Demokratikleşmeyi sağlamak için önemli adımlar attık. İktidara gelir gelmez, OHAL uygulamasını kaldırarak normalleşme sürecini hızlandırdık. Kültürel hakların genişletilmesi ve eğitim sisteminin daha demokratik ve çoğulcu bir yapıya kavuşturulması için adımlar attık. Farklı dil ve lehçelerde devletin resmi kanallarında yayın imkânı sağladık.’’
Bunun anlamı şudur: Birarada, ortaklaşarak yaşamın olanaklarını yaratamadık, bu nedenle isteyenin istediği hukuki ve sosyal olanaklar içinde yaşamasını sağlayıp ayrışmayı da kurumsallaştırdık.
‘’Kürt kökenli vatandaşlarımız dahil olmak üzere, tüm vatandaşlarımızın temel hak ve özgürlükler alanında sorunlarını aşma iradesini ortaya koyarak, aidiyet duygusunu güçlendirdik ve toplumsal restorasyon için önemli adımlar attık.’’
Bunun anlamı şudur: Cumhuriyeti kollayan, geliştiren birleştirici değerler yerine sadece dini motiflere dayalı Osmanlı kardeşliğini inşa etmeye çalışıyorum, bunda da kararlıyım.
‘’Vatandaşlıktan çıkarılanlara haklarını ve yerleşim birimlerine eski isimlerini iade ettik. Farklı dillerin yanı sıra, farklı inanç ve mezhepler konusunda da cesur adımlar attık. İlk defa Alevi Çalıştayları düzenleyerek, İslam inancının farklı yorumlarının daha özgür bir ortamda tartışılmasına ve sorunlarının demokratik bir ortamda aşılmasına zemin hazırladık.’’
Bunun anlamı şudur: Ne istediler de vermedik anlayışının devamı olarak İsteyene istediğini verdik. Çalıştaylarda asimilasyonun hukuki altyapısını oluşturduk. İslamiyetin farklı yorumlarını tartıştık ve mezhebimizi güçlendirip, diyaneti buna göre yeniden yapılandırdık.
‘’Örgütlü toplumun bir gereği olarak, özgürlükçü bir Dernekler Kanunu ile Sendika ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununu çıkardık. Toplantı ve gösteri hakkının kullanılması imkânlarını genişlettik.’’
Bunun anlamı şudur: Örgütlenmek isteyenin kafasına vurduk, daha da vuracağız. Toplantı ve gösteri hakkını kullanmak isteyenleri gözaltına aldık ve tutukladık, uygulama sürecek. Toplu İş Sözleşmesi Kanunu çıkardık ama uygulanmasına olanak tanımadık. İşverenin, imzalanmış sözleşmelere rağmen keyfi uygulamalarına göz yumduk, yummaya da devam edeceğiz.
‘’Azınlıklara ait cemaat vakıflarının mülk edinmelerinin kolaylaştırılması ve özgürlük alanlarının genişletilmesi konusunda esaslı değişikliklere gittik.’’
Bunun anlamı şudur: Azınlıklar, biz istediğimiz kadar haklarını kullanabilecek. Muhalif azınlıklar varsa, bu özgürlük alanları daralacaktır. Hatta, azınlıklardan düzen muhalifi olanların ortadan kaldırılmasının üzerini örtecek hukuki düzenlemeler de yapılacaktır.’’
‘’Anayasadan, aynı zamanda ve aynı iş kolunda birden fazla sendikaya üye olunamaz hükmünü kaldırarak sendika özgürlüğünü geliştirdik. Kamu görevlilerine toplu sözleşme yapma hakkı getirerek kamu çalışanlarının sendikal haklarını geliştirdik’’ de deniliyor.
Bunun anlamı şudur: Birden fazla sendikaya, ama işverenin onaylayacağı sendikaya evet. İşverenle ters düşene de kapı gösterilecek. Kamu görevlileri ise arka bahçede gelişen sendikanın aldıklarıyla idare edecek.
(Sürecek)