KADININ DİRİLİŞİ
Sevgili okurlarım, bu gün sizleri hayatın bütün acılarını çekmiş, gülmeyi unutmuş, sokakları kendisine mekan edinmiş orta yaşlı bir hanımla tanıştıracağım onu bey oğluna çıkan yüksek kaldırımda tanıdım. Dar bir sokağın başında selpak mendili ve öteberi satıyordu Şener Şen’in ağalıktan düşmüş hali gibi iç yakıcı bir sesle mendil, mendil diyordu. O filmde Şener Şen’de sokağın ortasında domates, domates diye sesleniyor ya devamlı yere bakıyordu başı omuzlarına sanki çivilerle monte edilmiş ilk sözü önceki yıllarımı ve neler yaşadıklarımı sorma o yaralarımı zorla kapattım oldu. Sormayacağım dedim yüzüme baktı, baktı söyleyeceklerimi
Yazarsan yazdığın yazıyı bana da getirmeye söz verirsen bir iki şey söyleyebilirim dedi. Hayat beni içinin suyu tadı alınmış bir portakalın paşası gibi çöplüğüne attı. Kendimi bildim bileli zenginlerin yalılarında onların bulaşıklarını çamaşırlarını yıkadım çocuklarının yemeklerini yedirdim altlarını sildim bir yalıdan başka bir yalıya gitmekte geçti gençliğimin en güzel günleri son on yılımı ne sen sor ne ben söyleyeyim işe yaramadığım sebebiyle ( oradan bile attılar ) üstü başı yırtılmış kirlenmiş siyah zülüfleri kirden keçelenmiş.
Tarih boyunca bir çok filozof yazar şair ve düşünür değişik sebeplerle kadınlar konusunu yazmış çizmişler. Anatomileriyle kimileri ruhlarıyla, kimileri güzellikleriyle ilgilenmişler altmış yıllık hayatımda anladım ki bir kadınla on yıl yaşamışsak artık onsuz hayat düşünemez hale geliriz. Hayatımızın bir yarısı olurlar. Çoğu aklı evvel ve geri zekalılar aşağıladılar, taciz ettiler onları. Anladım ki güneşten gölgelere kaçabiliriz yağmurdan sakınabiliriz ama analarımız, eşlerimiz ve kızlarımızdan asla kaçamayız onlara yüz çeviremeyiz bu mümkün değil.
Siz bakmayın kadının saçı uzun aklı kısadır diyenlerin zavallılıklarına kadınlar bütün erkeklerden zeka bakımından yüze katlarlar. Suya götürür susuz getirirler onları suçsuz olduğumuz zaman bile bunu onların karşısında ispatlayamayız zan altında bırakırlar bizi bütün bunlar onların müthiş zekanın işidir, bu zavallılar korkuyorlar kadınlarla yaşamayı bilmedikleri için ölmekten de yaşlanmaktan da korkuyorlar insan olmaktan korkuyorlar.
O gün orada hanım efendiyle konuşurken ilginç bir şey oldu bir dilenci geldi önümüzde durdu Allah rızası için bir sadaka kadının gözlerinin içine bakarak içinizden ne gelirse abla garip bana sabahtan beri kazandığı elinde sıkı sıkı tuttuğu beş TL’yi verdi adama niye verdiniz sizin de yok dedim yalvarıyor Allah rızası için baksana belki karnı açtır onun bu paraya benden daha çok ihtiyacı vardı. Şaşırdım kaldım ne denebilir ki! Bana Neyzen Teyfik’in mertliğini paylaşımcılığını insanlığını hatırlattı. Tolstoy’un dünyaca ünlü diriliş romanının baş kahramanı Maslova isminde bir fahişedir. Bir kadının nasıl fahişeliğe düşürüldüğü günü anlatır. Tolstoy bu romanında 1860 yıllarında ki çarlar mahkemeleri kadınları fahişeliğe düşüren adilleri değil, masum kadınları cezalandırır. Çok özlediği bir gün mecnun gider leylanın kapısını çalar leyla kapıyı açmaz mecnuna sen ile ben ol öyle gel der. Bir ay sonra mecnun yine çalar leylanın kapısını leyla kim o diye seslenir mecnun senim der. Ve kapıyı açar kadınlar bu kadarda ermiş filozof ve yaratıcılardır. Bu konuyu yazdığımı öğrenen bir dostum şu güzel sözleri söyledi.
“ bana yaşamı sevindiren iki şey oldu. Biri aşk diğeri de özgürlüktür aşk uğruna yaşamımı verebilirim ama özgürlüğüm uğruna aşkımı da veririm “ ben şahsen bu sözlere katılırım haftaya taksimin göbeğinde bir köpeğe sarılmış uyuyan çocuğu yazacağım köpekte ona sarılmış o iki güzel patisini boynuna sarmış onu korumasına almış insanlık utansın..!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.