İYİLER VE KÖTÜLER
Aklımız kimi önemli şeyleri kavramaya başladıktan sonra yokluğunu çektiğimiz şeylerin en başında gelen dinleyici yoksunluğudur. Ülkemizde bence halledilmesi gereken en önemli sorun budur. Yetmiş yaşına geldim ve bu sorun devam ediyor. Birbirimizi dinlemeyi ve anlamayı bir türlü öğrenemedik oysa anlamak, dinlemek ve dertleşmek herkes için en temel ihtiyaçtır. Sıkıntılı olduğum zamanlar birisini bulup derdimi dökebilir miyim diye sokağa çıkarım. Beni dinleyecek ve anlayabilecek insan arıyorum. Bu sadece benim için değil herkes için geçerli bir şey, Mahsuni Şerif bir türküsünde “Ah derdini söylemeyen kullar oy” der. Bu sözleri boşuna söylememiş ozanımız. Toplum olmanın ve birlikte yaşamanın gayelerinden en önemlisi dertlerimizi, sorunlarımızı dostlarımızla ve başka insanlarla paylaşmaktır. Böyle bir maharetimiz yoktur, bir de bir telefon belası çıktı, cep telefonu insanlar arasındaki iletişim ilişkisini tamamen öldürdü. Zaten insanların bir araya gelip dertleşmelerini ve örgütlenmelerini istemeyen emperyalistlerin istedikleri de buydu. Çıkardıkları bu telefonlarla gayelerine erdiler ve resmen insanları köleleştirdiler. Bir otobüste iki üç saat yolculuk yapıyorsunuz yanınızdaki adam bir defa yüzünüze bakmıyor, “merhaba” demiyor, çünkü kafasını o mekanik aracın içine hapsetmiş onunla hemhal oluyor. Elbette ki aletlere kötü demiyorum, teknolojiye de karşı çıkmıyorum, onu kullanma biçimini eleştiriyorum. Telefonları kullanma biçimimiz kötülerin en kötüsü aslında böyle bir bilincimiz yok kötü olan da budur. Elbette ki bu kötülük sonsuza kadar böyle gitmeyecektir. Bir gün benim halkımda bu ölüm uykusundan uyanacak. İnsanlar birbirini anlayıp dinleyecek, herkes diğerini olduğu gibi kabul edecektir. Zamanımızda kötüler öyle çoğaldı ki bu kötülükler yüzünden ülkenin sokakları ve meydanları öfkeli, gergin, mutsuz ve umutsuz insanlarla doldu taştı. Köyümden aş iş umuduyla gelmiştim, geldiğim bu şehir yani İstanbul bir tımarhane oldu bana. Burada anlatamayacağım her türlü kötülüğü yaşadım, tımarhanelik olduğum için asla pişman olmadım çünkü tımarhane bir okul oldu ve beni insanlaştırdı. Bütün kötülükler yolumuzu kapamaz bazı kötülükler bizleri zorluklara karşı diri tutar. Tehlikelere karşı uyanık olmamızı sağlarlar, daha kötü insanları tanımamızı sağlarlar hem sonra bütün iyilikler ve güzellikler sözünü ettiğim bu kötülüklerin içinden çıkmıştır. Önemli olan kötülükleri yaşamak değil onlardan ders çıkarmaktır. Ben bugün ülkemi ve ülkemin insanlarını, bütün dünya insanlığını seviyorsam ülkemin bağımsız olmasını istiyorsam ve istemekle kalmayıp bunun için mücadele veriyorsam, bu anlamda geride durmuyor, döneklik yapmıyorsam, kötü bir insan değilsem, zalime zulme boyun bükmüyorsam, iki yüzlülük yapmıyorsam, eşitliği kardeşliği istiyorsam ve barıştan yanaysam kötülüklerden ders çıkardığım içindir. İnsanları değiştirip dönüştüren ve onlara insanlığın yolunu açan bildiğimiz sahte iyilikler değil, kızdığımız kötülüklerdir. Bu kadar şey saydım ya iyilikler gibi kötülükler de kişisine göre değişir. Birine iyilik gibi gelenler diğerine kötülük gibi gelir. Yani biz insanlar hem iyiyiz hem kötüyüz. Dostoyevski’den sık sık söz etmemin önemli bir nedeni de insanları iyi tanımasıdır. Kendisi kötü bir adamdır ama dünyanın da en büyük yazarıdır. Bilenler bilir kötülük yapacak olanlar önce iyilik yaparlar, iyi insanmış gibi görünürler ve sizi kendilerine bağlarlar, güvendirdiler sonrada kötülüklerini yaparlar. Kötülüğe maruz kaldıkça üzülmeyin bundan ders çıkarın, bunun yolu ders çıkarmaktır. Dünyanın büyük yazarlarını, bestekarlarını ve ressamlarını büyük yapan sahte gevşek iyilikler değil dinamik, yarışmacı, yönlendirici ve yaratıcı kötülüklerdir. Tolstoy asiller sınıfından bir konttur. Bu anlamıyla kötü bir adamdır ama müthiş bir vicdanı vardır. Bu vicdanıyla çevresindeki bütün kötülükleri parçalamıştır. Demiştir ki “Kötülüklerin anası özel mülkiyettir.” Kötülüklerden birisi bizim ülkemizde uygulanmaktadır. Seksen yıldır bu ülkeyi yaşlı adamlar yönetiyor, her şey değişiyor, dünya değişiyor, toprak değişiyor, mevsimler değişiyor ama bu adamlar asla değişmiyorlar. Gençlerin ve kadınların önünden çıkmıyorlar. Ben hayata gözümü açtım bunu böyle gördüm yetmiş yaşına geldim böyle devam ediyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.