Tuncer Altunbulak

Tuncer Altunbulak

İNSANI Filozof eder bu adam

İNSANI Filozof eder bu adam

 

İnsanı delirme ’ye yalnız başına kaldığı zaman başlar! Dün beni gerçekten delirtebilecek yaşlı bir adamla tanıştım. Konuştuğu her cümle utandırdı yani ben utandım oysa o gün evden çıkarken moralimi bozabilecek hiçbir şey yapmayacağıma kendime söz vermiştim. Az önce walkmanda cam Karaca’dan şarkılar dinlemiş bir ikisine eşlik etmiştim moralim iyiydi ama işte olmuyor. Evdeki hesap çarşıya uymuyor. Gebze Fatih Devlet hastanesi civarında ki  boş arazide mezarlığın altında Eski-püskü ve kirli elbiseler içinde bir taşın üstünde oturan kendisini anlatmaya çalışan adamla bu ruh hali içinde karşılaştım.

Sanki onu yıllardır arıyormuşum ve orada karşılaşmışım gibi bir duygu sardı içimi izin istemeden karşısına oturdum. Yüzü görünmüyordu şapkasıyla yüzünü kapatmıştı kimselerin yüzünü görmesinin istemiyordu sanki oturmada yaptığım patırtıyı duyunca birden kafasını yukarı kaldırınca yüzünü gördüm gerçekten görmeye değerdi. Anlının nasırları anlını ekilmiş tarla haline getirmişti yüzü çökmüş sivri çenesi ileri çıkmış. Bir süre sonra konuşmaya başladık konuşmamızın arasında arkasındaki mezarlığı göstererek inşallah ALLAH tez günde beni de oraya alır da bu halkı yönetenlerden beni kurtarır diyordu hayatım da ölümü bu kadar çok isteyen birini daha görmemiştim.

İnsanlarla ve yönetenlerle arasını açmıştı oturduğu taşın dibi kanlı ciğer parçalarıyla dolmuştu adam verem olmuş resmen kan tükürüyordu. Hayat çok ilginç insan istediği zaman ölemiyor… yanımızdan geçen ve bize bıyık altından gülün bir iki kişiyi görünce… cahil insanlar gülecekleri ne yapıyoruz ki? Gülüyorlar gözlerime dik dik baktı cahille sohbet etmek tatsız , tuzsuz , kötü yemeğe benzer. İlk kaşıkta aldığınız tat ne ise son kaşıkta da alacağınız o olur dedi. Kendi kendime kendine gel. Şuan bir filozofla oturuyorsun karşında Diyojen gibi biri var sonra kendini buralara düşmesine neden olan kimselerden söz etti.

Sakarlık kulağına küpe olsun dostluk arkadaşlıktan çok daha ilerilerdedir dostluk ’ta asıl olan güven ve sadakattir. Ben dost bildiğim kimselerin yüzünden kimselerin girmeyeceği  yerlere girdim uyandığımda karanlık ve çıkmaz sokaklarda buldum kendimi. Bu sözümü ne bir pişmanlık nede zayıflık anlama öyle görmüyorum dedim. İyi o zaman bana neden üzülüyorsun bana üzülme her işin bir bedeli var ben de yanlışlarımın bedelini çekiyorum hastane tarafından gelen bir adamın telefonundan gelen davul zurna sesine kollarını açtı oturduğu yerden oynamaya başladı. Sonra gülerek biz Türk’ler şarkısız – türküsüz , davul – zurnasız edemeyiz. Laz tulum sesini duymasın - Karslı ’da zurna sesini ona Dostoyevski’den söz ettim. Tanrım kitaplarının çoğunu ’da okudum ( göz yaşı , Hüzün , Acı ve Çılgınlıklar) içinde yaşadı. Benim gibi kan kusarak öldü barksızların ve delilerin sorunlarıyla ilgilendi bu insanların hastalıklı öyküleriyle beslendirdi ve bu acılı , ağrılı öyküleri yazdı. Adam Dostoyevski’yi anlatırken kendi kendime yazara düşen görev sıradan olanı değil söz , sohbet sahibi olan insanları bulmaktır. Onlarla konuşmak ve onları konuşturarak beyinlerindeki öyküleri ve hikayeleri dışarı çıkarmak sonrada onları geliştirerek halka aktarmaktır. Adam yüzümdeki durgunluktan anlamış olacak şimdi kime benzetiyorsun beni dedi? Şimdi de Hüseyin Rahmi’nin ben deliyim isimli eserindeki kalendere dedim. İyi benzetmişsin demek ki kendinizi de benzetiyorsunuz son ayrıldığımızda size nasıl faydalı olabilirim dedim? Düşün-düşündü eşyaları putlaştırma – insanları konumlarına göre ayırma – sevgiyi nasırlaştıran – dostlukları yok eden – paradan uzak dur. Mevkisini – makamını ve kariyerini paraya değişenlerden uzak dur..! onlara efendim deme bana faydalı olmaya çalışırsın dedi.

Bu yazı toplam 1184 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tuncer Altunbulak Arşivi