Kübra Tanrıverdi

Kübra Tanrıverdi

Heybede Açan Güz Gülü

Heybede Açan Güz Gülü

Satır satır yazar durursun da gider 1 gram gurur tutar paçalarından. Neye ne kazandırır hesap edemeden etmeden tutunur insanoğlu şu kisveye. Neden bilinmez ne kazandırdığı vardır ne kaybettirtiği evvela usta bir öğreticidir bundan şüphe duyulmaz. Oysa dünün bugüne, bugünün yarına bir selamı değil miydi yaşamak ? Haybeden, heybelere atılan umut naralarında kaçıncı kıtal vuruşla kendini bırakacak Umut Kuşu ? Şimdiler de yakıyor yakmaya kararlı hücreleri bu naralar, hem ne ola ki yaktı bu denli canı ve külli baharı. Yaş alıp yaşamadan, yaşamanın sırrı mıdır yalnızca zihnimizde tutan bu yaşam diyarı ? Sahi yaşadık mı yahut yaşıyor olmanın ve yaşamanın apayrı bir izahı olduğunu anlayabildik mi ? Ne yaşadık yaşattık nasıl bir yaşam diyarı çizebildik hücrelerimize.

     Körebe oynarcasına, bizlere ait olmayan duyguları mı gözlerimiz kapalı bir bir yakalayıp bir adım daha ileri gayri ihtiyari sağlamca adımlar atıyor olduğumuzu sandık? Pekala duygular, gözlerimiz kapalı kıtalı ait olmayan her bir düşünceyi lans ettik yaşamımıza kendi ellerimizle yaptık ama bizim olduğunu altını çize çize bardaktan boşanırcasına beynimizin içine boşalttık. Evvela gereklilik baş gösteriyordu, insan kaç yaşında olursa olsun ilk gereklilik çatısı altında bir yaşam sürmeliydi öyle değil mi ? Kendisi dışında herkesi memnun etmeli mutlu etmeli, bir balığın akvaryumunda haftalarca kalan su kokusunun rahatsızlığının kendi zihninde hissediyor olmanın altında kaldığı bir ömür içerisinde yürüyor olduğunun yorgunluğu dökülse de paçalarından daima "önce ben" dememeliydi. Oysa önce ben algısındaki gümüş tepside veremiyordu ki hakkını şu yaşamın. Merkezde yaşayan ben, bir diğer çemberi yaşatabilmesi için öncelikle kendi varlığının tam anlamıyla farkında olmalıydı. Olmak yetmiyor diye dökülüyorsa yanık düşünce firaresi kınından çıkarmalıydı yaşamın rengini.

     DER'lere sığınılan kaç baharda çiçekler gereklilik peydalarında açmadan çürüdü bilinmez demeyip yaşatmalıydı çorak diyarlarda bu gül pembe güz yanlı yarınları. Neredeyiz kimin dünyasında kimin düşüncesi ve duygusunu yaşıyor durumdayız farkında bile olamıyor olmanın verdiği ızdırabımı yaşıyoruz birbiri ardına sıralanıyor sancılar. Nereden geliyor bu hazırbulunuşluk ? Hazırın üzerine ne kadar da hoş gelmiş bir parmak bal çalmış ruhumuza şu sözüm ona naralar.

Oysa hazır olan alışkanlığı kırabilseydi tüm uzvumuz, belki o zaman hangisi benim senin olduğu belli hayatlar ile kitabeye yaşama yazılıyor olurdu. Bu kimliksiz hayatlar bir bir tek tek dökülür de o vakit bir kadehten fazlasını sunulmasına gerek duymadan yalnızca kendi okyanusuna küçük bir gemi olarak kalırdı. Eleştiri altında sıkıştırılan gülüşler cümleler düşünceler bir kalıba maruz kalmazdı üstelik. Kendi elleriniz ile ördüğünüz bu kalıbı fark etmenin, yıllar sonra farkına varma erdeminin ironisini yaşıyor olmazdınız olmazdık belki de. Çuvaldıza da batırılmalıydı evvela o iğne. Ben buyumdan ziyade, 'elbette buyum lakin insan olmanın heybesinde rüzgârım ile başbaşayım" diyebilmenin erdemin de saklı bir buyum buğlemi saklı olmazdı divit kalemde. Şakaklardan başlayan beyazlar da gösteriyordu başını şu şakaklarda açılmaya yüz tutan çoktan açılmış ancak farkında olunmayan ve peyda olan savruk sitemle çekilen bir haberci miydi şu beyaz beyazlıklar bilinmez. Bunca yağmur içinde bir dümen ki hala tutuyor Bir avlu ki voltalar ardına volta atmak ile meşgul olmaya hala devam ediyor yarınlar. Neyin kisvesi bu yaşam rengini griye bulamış, rengarenk bir gökyüzü altında neyin grisi bu? Farkında olmadan yarattığımız bu gri bir başınalığın verdiği ağır yükü kondurmuyor mu muhafız omuzlara. Yaş aldı diye bir parmak bal çalınan yaşamın umudun perdesi, şimdilerde bir yaban baharında çöplükler içinde kaybolan bir mesire tembelliğinde unutulup kalmışmıdır ki ..

Bu yazı toplam 3470 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Kübra Tanrıverdi Arşivi

KUĞU

29 Ağustos 2022 Pazartesi 11:12

NEFES

13 Haziran 2022 Pazartesi 10:37

Terazi

06 Haziran 2022 Pazartesi 10:27