FRANSIZ DEVRİMİ DE NEYMİŞ?
Okudukça ne kadar cahil olduğumu anlıyorum. Okuduklarımdan elbette çok şey öğrendiğimi biliyorum. Herkesin dünyayı ve ülkelerini daha iyi anlayabilmeleri için okumaları gerekiyor. Tabi imkânları varsa bir de dünyayı dolaşmaları çok daha harika olur. Ben okuma ve yazmaya orta yaşımda, kırkından sonra başladım. Bir yerde okumuştum; her gerçeğin dört köşesi vardır, öğretmen yalnız birini öğretir diğer üçünü bizim bulmamız gerekirmiş böyle yazıyordu. Okumdan, düşünmeden bırakın gerçeği bulmayı gerçeğe yaklaşmanın bile imkânı yoktur. Ha şimdi aklıma geldi gerçeği öğreten o öğretmenler çok eskidenmiş. Şimdi ki öğretmenler o biri de öğretmiyorlar. Bütün bu sözlerime rağmen okumayan, yazmayan bir toplum olduğumuzu biliyoruz.
Hayat çok zor savaşlar, doğal afetler, hastalıklar, sömürü, baskı ve zulüm, devletlerin tutarsızlıkları hayatı daha da zorlaştırıyor. Bilmeden, okumadan, düşünmeden, birbirimizi sevmeden ve örgütlenmeden bu çamurun içinden nasıl çıkabiliriz ki? Hepimiz yiyip içiyor, eğleniyor doğal olarak iş güç sahibi oluyoruz ancak çok azımız bu yaptığımız işlerin tadını çıkarabiliyoruz. Tek nedeni cahil olmamız. Evet söylediğim gibi hayat zor ama yine de yaşamak güzeldir, her şeyin bir güzelliği vardır. Cahilliğimiz yüzünden çoğumuz bu güzelliği de göremiyoruz.
Sık sık söylediğim gibi, ben ilkokul mezunu bir köylü çocuğuyum. Ektim, biçtim, çobanlık yaptım. Şimdi asıl anlatmak istediğim konuya geldim. 15,16 yaşlarında falandım köylerde köylüler camilerinin önlerinde toplanırlar, yetmişli yıllardı köyümüzün öğretmenlerinden biri köylülerin caminin önünde kalabalık olduğu bir saatte onlara Fransız Devrimini anlatıyordu. Kim bilecek Fransız Devrimini herkes öylesine dinliyordu. Fransa neresi Ardahan’ın dağ bir köyü nere, ama dinlemelerinin sebebi çok sonradan anladım ki yoksulların, işçilerin, köylülerin devlet yönetimine gelmeleriydi. Çoğunun aklından bu hoca palavra sıkıyor köylüler, işçiler nerden gelecek iktidara diye geçiyordu çünkü aklımız almıyordu böyle bir şeyi. Hoca uzun uzun anlatmıştı içlerinde en çok da ben etkilenmiştim sanırım. Devrim mevrim bilmiyordum ama işçilerin, emekçilerin iktidara gelmeleri müthiş heyecanlandırmıştı. O heyecanla eve geldim, öğrendiklerimi annemle babama anlatmaya başladım. Babam sık sık ne diyorsun oğlum, ne devrimi nerden çıktı bu devrim, annem de babama dinle her zaman seni dinleyecek değiliz ya bir de onu dinleyelim, babam dayanamadı “Karı bu çocuk kafayı yemiş neymiş Fransa’da devrim olmuş ne Fransa’sı bak yaz geldi geçiyor kılıç gibi kış var önümüzde ne yiyip ne içeceğiz. Devrim mi doyuracak bizim karnımızı boşver oğlum böyle şeyleri senin aklın almaz. Ben muhtarla konuştum köyün nahırına gideceğiz bu sene. Yarın git muhtar senetleri yapsın.” Bu devrim meselesi o gün bizim evde kapandı ama benim kafamda kapanmamıştı, adeta güller açtırmıştı. Her gece rüyamda Fransız işçilerinin iktidara gelmelerini görüyordum. Köyün içinde, dağda bayırda her yerde hocanın öğrettiği Fransız Devrimini anlatıyordum insanlara. Herkes de bu çocuk kafayı yemiş deyip, dudak büküp gidiyordular. Bu öyküyü öğrenmeyi kafama koymuştum.
Yıllar sonra Gebze’ye geldik. Bir fabrikada çalışmaya başladım. Bir gün rahatsızlandım doktor beni İzmit SSK’ya gönderdi. İzmit’te sokakta dolaşırken birden CHP’nin tabelası gözüme ilişti. Partiye çıktım, birkaç insan daha vardı. Çayımı içerken gözüme karşı duvardaki kütüphane ilişti. Yüzlerce ansiklopedi vardı kütüphanede. Onlardan birini alıp karıştırmaya başladım. Sevgili okurlar sizce o kitabın içinde ne görmüş olabilirim? Beş sayfada büyük yazılarla “Fransız Devrimi” yazıyordu. Hemen kafama köyde öğretmenin anlatması geldi çok heyecanlanmıştım. Şimdi şuan bile o heyecanı yaşıyorum. 20 sayfalık bir yazı dizisiydi, bir sayfasını okudum baktım doktora geç kalıyorum çevremi iyice kolaçan ettikten sonra ansiklopedinin ortasındaki o 20 sayfalık yazıyı kopardım ve yemeğimin cebine sakladım çay parasını da vermeden oradan kaçtım. Kendimi dünyanın en şanslı en zengin insanı gibi görüyordum. Yıllarca kafamı kurcalayan, ruhuma işlemiş bir hazine bulmuş gibiydim. İnanmazsınız ben o yazıyı belki 100 kez okumuşumdur. Fransa’da iktidara gelen işçiler köylüler değilmiş. İktidara gelen küçük burjuva aydınlarıymış ve bugün Fransa emperyalist bir ülkedir. Sonra bu konuyu ilk defa kafama koyan öğretmenle çok tartıştık. O öğretmenim öldü. Rusya’da kapitalist bir ülke Çin’de öyle son okuduğum kitabı öğrenmek isterseniz herkesin okumasını da salık veririm Livaneli’nin Abdülhamit’i anlatan bir kitabı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.