DİOJEN FELSEFESİ
Tolstoy edebiyatını Roussea’nun bıraktığı yerden başlatır. Tolstoy’un felsefesi diojen felsefesine en yakın felsefesidir. Aile, toplum düzeni, hukuk ve toprağın bölüşümü konusunda diojen gibi düşünür.
Diojen gelenek görenek gibi köhnemiş zamanın dışında kalmış şeyleri reddeder. Tolstoy ülkesinde puşkinden sonra çarlar düzenine karşı çıkan, onları yerden yere vuran büyük bir insandır ve bu isyanını öldüğü güne kadar sürdürür.
Diojen felsefesi doğa felsefesidir. Doğal yaşamayı öne koyar, insanın kendi kendine yetmesini savunur bu yüzden de ömrü boyunca bir fıçının içinde yaşar. Büyük İskender’in halini hatırını sorup bir isteğinin olmasını sorduğu zaman gölge etme başka ihsan istemem demesi tarihe altın harflerle yazılmıştır.
Günümüzde kaç aydın vardır böyle, Tolstoy işe kendisine dedesinden kalmış olan topraklarını köylülere dağıtarak başlar. Özel hizmetlerini kendi yapar, elbiselerini kendi diker, ayakkabılarını kendi diker, kendini sıradan insanlardan ayırt edilemeyecek hale getirir.
Ekin eker, çayır biçer, harman döver. Tolstoy’un bu birden bire değişmesini insanlar delirmesine yorarlar ve ona deli derviş lakabını takarlar. Kendisi de buna inanır ve Moskova da aldığı evi bir tımarhane yakın bir yerde alır.
Bütün bu ilginç davranışlarıyla 19 yy Dünyadaki en ilginç kişisi ve de en etkili yazarıdır. O bir halk karamanıdır. 16 yy Moğol hanlarına boyun eğdiren korkunç İvan ve Rusya’yı yeniden kuran deli Perro’dan daha ünlüdür Tolstoy.
Ünlü yazar Stefen Zeving, Tolstoy’un kendi yüzü yoktur, onun yüzü Rus halkının yüzüdür. Ruslar onunla nefes alır verirler. ona ne çarların gücü nede ağların beylerin gücü yeter ona çünkü o uluslararası bir güce sahiptir.
Sermayenin korkulu rüyasıdır o. Şimdi yazarın bir romanından ‘’dirilişten’’ söz etmek istiyorum.
Yazar bu romanında bir faişeyi anlatır ve bu romanıyla ahlaka dikkat çekmiştir. Bir toplumda ahlak arıza almışsa o toplum uzun süre ayakta duramaz. Aydınların görevlerinden biride bu konuda halkı uyarmaktır.
Ne yazık ki Türkiye aydınları bu konudaki görevlerini yapamamaktadırlar. Türkiye bu konuda hiç iyi bir yerde değildir. Tolstoy’un bu romanını okuyana kadar faişe ismini duymamıştım, kadın denince aklıma eken biçen, harman eden, çocuk doğuran köylü kadınları gelirdi aklıma. Bu romanı okuyunca tanıdım faişeleri konuyu araştırdım.
Bu konuda genelde ‘’YAS’’ isimli bir kitap okudum. Genel evde ölen bir kadının dramatik öyküsü, bu kadın ölünce genel evde beş günlük bir yas tutma kararı alırlar. Bu iki romanın herkesin okumasını istiyorum.
Ben şahsen hiçbir kadının bu rezilliği isteyerek seçmediğini düşünüyorum. Dünyadaki insanı aşağılayan, yok eden, insanın onurunu kıran bir iş. O zaman bu işi yapanlar, neden yapıyorlar.
Bu iş, bu işi yapan kadınlarla tamamlanmıyor. Bir de işin öteki ucunda erkekler var. Bu yüzden herkesin Tolstoy’un bu diriliş romanını okumalarını istiyorum.
Haaa! Şimdi aklıma geldi. Bu konuda yazılmış başka büyük bir eser daha var, o da Victor Hugo’nun ‘’sefiller’’ isimli romanıdır.
Bu eserde Fantine isimli bir kadın var. Hugo Fantine’nin açlık yüzünden faişelik yaptığını detaylı anlatır, faişeliği suçu, dilenciliği, cezaevlerini, tımarhaneleri var eden açlık ve yoksulluktur. Cehaletin, yoksulluğun oldu her yerde faişelik yapanlar olur.
Tolstoy’un ‘’diriliş’’ romanını ilk okuyan Rusya Çar ikinci Alecsandırdır. Rusya da okunmasını yasaklar çünkü dünyanın en yoksul halkı Rus halkıdır.
Haksızlık, eğitimsizlik, adaletsizlik Tolstoy işte başka ne yazabilirim ki Tolstoy da topraktan öğrenip kitapsız bilendir. Hoca Nasrettin gibi gülen Bayburtlu gibi gülendir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.