Çark mı Çarık mı ?
Nerede kalmıştık? En son kırık aynalar mı diyorduk limandan mı söz ediyorduk say nerede kalmıştık en son? Fasıllar mı uçuyordu, yoksa zihnimize nükseden suzluklar ile mi mücadele ediyorduk ? Oysa yetmiyor çalışıyor çalışıyor usanmak nedir bilmeden kalem tutuyor dinliyor dinleniyor dinletiyor eklemleri içerisinde kendimizi bulmaya çalışıyorduk.. Yetmiyordu da değil mi, yetmiyordu. Koştuğumuz, düştüğümüz, içtiğimiz, yediğimiz, geçtiğimiz, okuduğumuz, yazdığımız, savunduğumuz, gördüğümüz, görmek istediğimiz, görüp de yetinmediğimiz, savunduğumuz yargılarımız yetmiyordu bize her zaman daha çoğunu en çoğunu istiyorduk. İstiyorduk ki herkes bizim gibi olsun aynı rengi çalsın aynı renge boyasın aynı palette kalsın. Ne muhteşem bir haksızlık değil mi? Ne muhteşem bir haksızlık içerisinde görülen bir hak. Haksız dahi olsa savunmaktan asla vazgeçmediklerimiz istediklerimiz daima olmalı her zaman en olmalı lar ile yaşamdan keyif almayı öğretmiştik kendimize, kendimizi kandırmaktan ne kadar da keyif alıyorduk değil mi? Peki ya kapılar arkasında pencere aralarında saklı olan umutlarımız. Sus be de durduğumuz renksiz kalmış tükenmişlik içinde kalmış küçük masum benliklerimiz nereye sürükleniyor du böyle? Yolun sonu neredeydi Evet o hedefe ulaştıktan sonra ne yapmalıydık Ne yapacaktık bize öğretilen her zaman ileride olmak değil mi ruhu beslemek kenarı Dursun ruh da neydi görmüyorduk ki neden beslenmeliydik bize öğretilen buydu değil mi? Metalaşmış kalıplar içerisinde Her zaman ön planda her zaman ileride her zaman ve her zaman bu şekilde kalmalıydık. Rengi gören gözlerimiz, renkli pınarlarımız bir anda bataklık içerisinde kalan nilüfer'e tutulmaya bir tap kalan gözlerimiz kör oldu. Nilüfer bile bizden daha gayretdi, mis gibi de duruyor da öylece kim Ne derse desin direniş buydu değil mi küçük çocuk. Kendini bulana kadar yorulacak, yorulacak ve yorulacaksın küçük çocuk. Seher yeline de kızma olur mu?
Pusulası bozuk değil ise şayet bilir kimin kimde kalan selamını bildirir Ruhi kıbleye. Kalkınca raflardaki tozlar şöyle etraflıca bir temizlik gerekir bilirsin. Çöpler çöp poşetine, yorulduğunu düşündüğün her şeyin de bir kağıt parçası kadar boş olduğunu gördükçe dizginleşeceksin sen de. İmkansızlığın zihinlerde oluşan hurafelerden başka bir şey olmadığını gördükçe sarılacaksın toprağa sarılacaksın yaprağa ve sarılacaksın kalemi bezirgâha. Ruhunu taşıyan atını kırat bilme küçük çocuk bir yılkı atının mazisini peyderpey eder geçerler sakın onlara kanma.
Bir yolun bir selanın bir de 9 tahtanın doğruluğunu vicdanından başka anlayacak bir dost aramamayı yeğle bir yerde. Düşünce kalkman gerektiğini biliyorsun, ruhun en güzel makama teslimiyette. Kendini ilahi akışa teslim ediyorsun. Sakın umutsuzluğa alçalma. Uçan kuşun kanadında saklı olan müjdeyi yaşayınca anlayacaksın.
Sana içtiğin su gibi berrak kalman gerektiğini söyleyenlerin simsiyah olduklarını fakat bazen Bir saatin bile günde bir kez doğru gösterdiğini hatırlatmalısın kendine. Gözlerin ayrı ruhun ayrı kanıyor görüyorum, şimdi pes etmemelisin küçük çocuk şimdi pes edeceksen bu kadar yolu neden geldin bir düşünsene. Kabullenmenin erdemini 1 galibiyet ve 1 mağlubiyetin en hoyrat dalgalarında tekrar var olan pak benliğe gebe kaldığını ne çabuk unuttun. İnsan insana elbette iyi gelirdi küçük çocuk. İnsan insana kusmayı değil doğru olana gittikçe bu kutlu zafer nasıldır bir fasıl etseydi eğer insan insana elbet iyi olurdu. Doyumsuzluk içinde kör olan gözler kör olan kalpler kör olan ruhlar ve susturulan vicdanların bir çarık ile bir çark arasındaki dengesizliğini görmek istemediler öyle değil mi küçük çocuk. Bir çift çarık ile çarkı bilenin kördeb bir farkı olmadığını bilmek insanın insana ettiği zulmü görmek ne yazık ki bizleri de payidar kıldı küçük çocuk. Umut sensin ve yarınlar senindir küçük çocuk, uçurtmanı dâima sağlam tut. Mavi dünyanın alabildiğine arşına uçur uçurtmanı, bırak yağmurlar yağsın. Yağmur diye kaçtıkları senin bereketindir şifandır bilemezsin, daima hisset hissetmekten asla vazgeçme küçük çocuk..