Kübra Tanrıverdi

Kübra Tanrıverdi

Bulduk mu ?

Bulduk mu ?

"Sığındığın gönül memleketindir" diyor şair.. Nerededir bu memleket bilinmez ancak evvela bir yerler de niceliğiyle duruyordur öylece. Başka şehirler de başka yüzler de ve başka kitap sayfaların da saklıdır belki de. Aması vardır ya cümlenin, gözü mü kör olsa yahut manası mı silinsin diye dilediğimiz, hani bir önceki cümlenin hükmü diyor ya diller. Tam da öyle bir şey.. Bir cümledeki hangi yargı / hangi mana hükmünü yitirecek belli değil. Ne galibiyetin ne de mağlubiyetin zırhı bu hangisini yaşıyor bu cenk yeri bilinmez. Mühür gibi koca bir mühür ki anahtarlar denizler de yer alır. Uğrun da yüz kere bin kere diyen cengaver de pes etti bir kere. Bir menekşe kokusunu yeğleyen ruhlar, kadim alay da muzdarip kaldı öylece. Başa sona sarılamayan film gibidir alay yeri, lakin Yıkık kırık değil bu başka bir sisli puslu kaygı mahşer gibi diyor şu satırlar.

     Kor ve kör denizden o gül yanı da kurudur elbet, sanılmaz ki koca okyanus can suyudur.. Ne yaşar, ne koşar ne de tadar. Yaşar diye fısıldanır gökyüzü, sonra bir fısıltı daha kopar damlalar da ve eklenir, " Baki kalan ne bir dem ne de bir melhem şimdi bu maviler. Alabildiğince mavi çalan okyanus da kaldı kimin de çapsızca. Yaşamak denen fasılın nihavendi kaldı sayfalar ve sayfalarca.." Sonra boşalır divit kalemin her bir kanı bildiği mürekkep yazar bengi bengi, olabildiğine gafil ve hoyrat yılkılığıyla. Ruh aranır farklı bedenler de, bedenler de şehirler de oralarda şuralar da diye aranır Nihayetsiz bir arayıştır ya bu, aranır işte alabildiğine aranır. Kiminle, kimlerle, hangi satır araların da, hangi kalem de ve hangi kalemin divit mızrağın da diye yine de bıkmadan usanmadan sürer bu arayış.. Limandır sığınılır, dalgadır yorar ve denizdir hapseder alır geri vermez. Bir de insan vardır der şair, bile bile yanmaktan yakmaktan alıkoyamaz benliğini. İdeal benlik kılıfına sürküdür buğlemler tekrar ve tekrar alır yerini. Öylesine sukût içerisin de. Bir türkü tutturur mavilerden uçan kuşa ve dalgası kınını aşan fakat asla pes etmeyen yunusa. Yunus içindeki ilahi yunusu da görmez gözler sözüm ona sözde kördür. Bakmanın görmekte ve görmenin de bakmaktan ayrı düşünülmeyeceği bilindiği halde.

     Acının üstü de tacı da hoş mu gelmiştir, bir kaşık bal mıdır şerbet midir bilinmez lakin içilmiştir kana kana. Alnında kırışıklıklarıyla birleşince anlar insan nihayeti, en tabi nihayet nere de saklanır bilinmez.. arayış sürer, süre gelir bu yolda her yer de bir harman gibi meyl eder. Müjgan diye nitelendirilen her ne varsa canı sağ ve çilingire arkadaş olsun kalsın. Dile değil kalbe ağır gelen her ne varsa velev ki her neyse bir sistir dalgalara karışan denir geçilir. Melodiler de fırçalar da can bulur ruhlar ve yerini alır birbir kathi sabırlar. Her bir darbe bir kısrak yılkının şahlanışı olur kalır. Aklın tuzağı değip geçenler kamçılar bedeni, benliği ve de zihni. Sokak sokak aranıp hesapsız kitapsız aranan benlik, usulca buğlemi yeğlemeye durur şimdi. Bir veda yeri olur aynalar, köşe başları, otogarlar, hastaneler ve neresi olursa olsun. Kamçılayan da bir yel gibi kalbindedir ve sığınılan bir sözünün nasıl bir memleket olduğunu bir kere içer su gibi ve de bir nefes gibi anlar İçin Yaşı. Durumu payidar kılan bir söz geliverir satırlara, 'Yaşamak, acı çekmektir. Hayatta kalmak ise, bu acıda bir anlam bulmaktır.'"...

Bu yazı toplam 6457 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Kübra Tanrıverdi Arşivi

KUĞU

29 Ağustos 2022 Pazartesi 11:12

NEFES

13 Haziran 2022 Pazartesi 10:37

Terazi

06 Haziran 2022 Pazartesi 10:27