BİR SOHBETİN ÖZETİDİR
“Evdeki hesap çarşıya uymaz” yazdığım bu yazıda, öyle oldu konusu farklı olan bir yazı yazmıştım. Sokak da dilencilik genç bir kadın ce dünya tatlısı bebesi yazıyı değiştirmeme sebep oldular. Kadın iç beş kuruş toparlayabilmek için arşıyı, kürşüyü bir araya getiriyor. Bol bol dua ediyordu, ayıptır söylemesi paramı hiç esirgemediğim bu tür insanlardır. O yalvarmaya dağlar devrilir. Demirler erir ama hiç etkilenmeyen insanlarında olduğunu biliyorum yapılacak bir şey yok onlarda öle taş yürekliler.
Benim kafam daha çok bebeğin annesine ve annesine nasihat çeken aklı evvellerin söylediklerine takıldı. Burada yazamayacağım şeyler. Yemin ederim ruhum incindi bu ülkede hiçbir bebeğin o bebeğin yerinde olmasını istemem. Hiçbir kadınında, o kadının yerine ama maalesef ki!!! bu ülkede böyle yüzbinlerce bebek ve kadın var. Büyüdükleri zaman bu bebeklerin bir tanesi bile sağlıklı olmayacaktır. Kadınlar, kadınlar ve kadınlar ülkemizde her gün birkaç tanesinin öldürüldüğü tecavüz ve taciz edildiği kadınlar var. “Aklı kısa saçları uzun” şeytan bile lanetli diyerek aşağılayan geri zekâlı erkekler var. İnsan oldukları tartışılır.
Bu ülkede kadın olmak zordur, ateşten gömlek giymek gibi sözü kadınlardan açtık. Sizlerin de çok etkileneceğinizi bildiğim bir sokak kadının hayat öyküsünü anlatacağım şimdi aşağıdaki sözler onun ağlatan itiraflarıdır. “ sokaklara düştüğümde on beş yaşındaydım bir taşra kasabasından İstanbul’a kaçtım. Okuma, yazmam yoktu okula hiç gitmemiştim kız çocuğunun okuması caiz değil diye göndermemişti babam yoksulluğu dibine kadar yaşamıştım. Zenginliğin ve çapkınlığın acizliğini bu şehirde gördüm”. Bana bakarak çapkın olarak bildiğiniz ve özendiğiniz o adamların olayı defoludur kendilerine güvenleri olmayan cinsellikleri ,
insanlıkları ve tüm insani duyguları bastırılmıştır. Onların ben ancak bu kadarını yazabiliyorum 8 mart dünya emekçi kadınlar günü nedeniyle burjuva televizyonlarında bazı sözde sosyal bilimciler emekçi kadınları değil, sosyete kadınları tartıştılar bu ülkede asıl tartışılması gereken kadınlar genel evlerde çalışan ve sokakta ki!! Kadınlardır. Bu kadınlar bizim ülkemizin kadınları değil mi? En çok aşağılanmayı, en büyük acıyı bu kadınlar çekiyorlar. Neden bu kadınları konuşmuyoruz
dokunsam ağlayacaktı “ben şairim” dedi. Arkadaşlarımın çoğu da şairdir, yaşadığımız hayat bizleri şair etti. Sende filozoflara benziyorsun bana baktı, baktı sen hiç gübrenin üstünde yeşermiş gül gördü mü? Şaşırdığımı gürünce benim görmediysen gör. Tatlı mizahlı bir sesle “bizler ruh doktorları gibiyiz, ruha hangi ilaç ve hangi söz iyi gelir biliriz”. Hiç aşık oldun mu? Dedim “buralara düşmeden önce yoksulluktan göz açıp aşık olmadım bundan sonra ne ruhum nede bedenim aşık olmayı kabul etmez” dedi. Bu işi yapmaktan pişman mısın? Dedim “sorulur mu tabi pişmanım hayatım boyunca kurtulmaya çalıştıkça çok daha gömüldüm bataklığa”. Evet hayat dediğimiz bir tiyatro oyunu bunun bir parçası da sokaklar, kahvehaneler, tımarhaneler, kumarhaneler ve meyhanelerdir. Zaman zaman buraları anlatmaya çalışıyorum hayat bu gibi yerlerde tecelli ediyor ve yaşama dair ne biliyorsak buralarda yaşanır. Ayrı çalık, rütbe özellik mevki yoktur buralarda halk dediğimiz soyutluk buralardadır ve halkın dili, kültürü ve okulu buralardadır. Shakespeare meyhaneler halkın parlamentosudur der. Dünyayı değiştiren kadınlardır onlar bir elleriyle beşiklerini sallar, bir elliyle de dünyayı sallarlar kadınlarla erkekler arasında yaratıcılıklarının dışında hiçbir farkları yoktur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.