Tuncer Altunbulak

Tuncer Altunbulak

BİR ADAM BİR KADINI ÖLDÜRÜYOR

BİR ADAM BİR KADINI ÖLDÜRÜYOR

Bir roman, bir öykü, bir hikâye veya çağı açıp kapayacak bir olay bir adamın evinden çıkıp bir yere gitmesiyle ya da bir yabancının şehrinize gelmesiyle başlar diyor Tolstoy. Yine Rus romancı Çehov bir duvarda asılı bir tüfek varsa bir gün mutlaka patlar demiş. Ünlü romancı Dostoyevski’nin Suç ve Ceza isimli romanı, baş kahraman Raskalnikof’un şehirden çıkışıyla başlar. Şimdi yazımın başlığını yazıyorum; bir adam bir kadını öldürüyor. Şimdi bakalım ölen bu kadın nasıl bir olay başlatacak? Bu öldürme işi ülkemizde sıradan işlerden oldu. Utanç verici. Balkonunuzda kahvenizi yudumluyorsunuz, birden bir kadın sesi… Yüreğiniz parçalamaya başlar. Bakıyorsunuz önünüzdeki caddede bir adam bir kadını öldürüyor. Ne yapacaksınız polisi mi arayacaksınız yoksa aşağı inip olaya müdahale mi edeceksiniz? Yoksa hiçbir şey yapmadan kahvenizi mi içmeye devam edeceksiniz? Bugün her gün öldürülen bu kadınlardan söz edeceğim, sıradan kadınlardan. Yani her gün gördüğümüz, balkondan balkona konuşan, gecekondulardan şehrin zengin yerlerine giden temizlikçi kadınlardan, sokaklardaki hayat kadınlarından, genelevlerdeki tutsak kadınlardan, pazar yerlerinde çürük sebze meyve toplayan kadınlardan, sağlıklarında değerlerini bilmediğimiz kadınlardan. Bir parkta yüzü düşmüş hüzünlü hüzünlü bakan bir amcaya sıkıntısının sebebini soruyorum, amca denizde gemilerin mi battı ne oldu? İç geçirerek iki ay önce eşim öldü dedi sonra hep söylenen o sıradan sözleri söylemeye başladı; evim yıkıldı, eve sığamıyorum, keşke ben ölseydim… Amcanın yüzüne söylemedim tabi ama içimden düşündüm, eşi ölmeden önce genç bir kadınla evlenebilme şansı doğmuş olsaydı kesinlikle itiraz etmezdi. Sıradan kadınlar deyip geçmeyin onların hepsi birer dâhidir. Delireceğimi ilk köyümden kadınlar sezmiş anneme de söylemişler. Eh dedikleri de oldu. Köylülerin sezgileri çok güçlüdür. Babaannem babama oğul bu çocuğa boşuna para harcama bu okumaz dermiş öyle oldu gerçekten de okumadım. Şimdi inanmakta zorluk çekeceğiniz bir şey anlatacağım. Köyde camışlar güreşiyormuş, birisi köylüm Esma nineninmiş, köylüler camışları ayıramayınca Esma nineye gelmişler, Esma nine camışına artık ne demişse camış güreşmeyi bırakmış köylüler gizemli bir kadın olduğu söylerler. Sadece erkekleri değil hayvanları da terbiye eden bu kadınlardır. Sevgili annem koyunları sağarken türkü melodileri söylerdi. Sebebi koyunların daha iyi süt vermeleri için. Çobanlık yaptığım için bu tür işleri iyi bilirim. Annem yılanlarla konuşan bir kadındı yılanı vardı ocağın köşe taşlarının arasında. Onunla konuştuğunu çok görmüşüm. Annem İstanbul’a gelince o yılan da evimizi terk etti. Bütün erkekler oturup kalkmayı, yemeyi içmeyi, yürümeyi, konuşmayı, sevmeyi, her şeyi her şeyi onlardan öğreniyoruz. İçimizden kimileri, sözünü ettiğim bu güzel insanları canice, aptalca, haince öldürüyorlar. Elbette bazı kötü huylu erkekler olduğu gibi kötü huylu kadınlar da var. İşte birini anlatıyım; bir yerde oturuyorum, yan tarafımdaki masada genç bir adamla orta yaşlı bir kadın oturuyor. Adamın yüzü bana doğru adamın yüzünü görmeye değerdi. Yüzü renkten renge giriyor, utanç verici bir halde. Erinmedim önlerinden geçtim, ne göreyim kadın çıplak ayağını adamın bacaklarının arasına uzatmış, adamı resmen tahrik ediyor. Sebebi elbette ki eğitimsizlik. Zeki ve güzel bir kadın beynini açar, sanatını açar. Dün bir arkadaşım, Beethoven şimdi yaşamış olsaydı iyi bir pop müzik bestecisi olurdu dedi. Okumuş yazmış bir adamdır, bu çağda edebiyat, sanat ve bilim yok ki, bu çağ sürüleşme çağı ama sonuna da gelmiş bir çağ. Kötülük dibe vurdu baskı, zulüm ve düşmanlık artık dibe vurdu.                

Bu yazı toplam 3107 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Tuncer Altunbulak Arşivi