Bahar Sert

Bahar Sert

BİLİNMEYEN YÖNLERİYLE TİYATRO

BİLİNMEYEN YÖNLERİYLE TİYATRO

Tiyatroya gitmeyi sever misiniz?

Adını duyduğunuz ya da oyuncusunu bildiğiniz bir oyunu seçersiniz. Ardından günler öncesinden bilet alıp merakla oyun gününü beklemeye koyulursunuz. Mutlaka oturacağınız koltuğun önlerde olmasını istersiniz. Sinemaya daha sıradan bir kıyafetle gitseniz de tiyatro için daha bir özenle giyinirsiniz. Oyun günü geç kalmamaya özen göstererek erkenden tiyatroya doğru yollanırsınız.

Peki ya salonda kırmızı kadife perdelerin arkasında neler olmaktadır?

Yönetmen dedikleri kişi elinde bir metinle çıkagelir. Oyuncuları toplar. Bu sizin bilet alacağınız oyunun metnidir. Sizin bu oyunun oynanacağından daha haberiniz bile yoktur ama yönetmen, dramaturg, dekoratör, kostümcü, müzikçi,  efektör ve oyuncular çoktan yola çıkmışlardır.

Uzun bir süre oyun yazarı metni kaleme almış ve bunu tiyatroya bir türlü ulaştırmıştır. (Bazen ulaşmadığı da olmuştur. Yazar Kandemir Konduk ilk oyununu yazıp oyuncu/yönetmen Altan Erbulak’a ulaştırmaya çalışmışsa da evde kimseyi bulamamış ve oyun metnini apartmanın kapıcısına bırakmak zorunda kalmıştır. Altan Erbulak ve oyuncu Metin Serezli acep ne oynayalım diye kıvranıp dururken oyun metni kapıcının dairesinde bir rafta durmaktadır. Günler sonra kapıcı o zarfı anımsayıp Altan Erbulak’a verir. Zarfın içinden çok güzel bir oyun çıkar ama yazar zarfa adı dışında bir şey yazmadığından Altan Erbulak ve Metin Serezli günlerce yazara ulaşıp onun iznini almaya çalışırlar)

Dramaturg metni çözümlemekle uğraşır. Yönetmen ise oyunu nasıl sahneye koyacağı konusunda kafa patlatır. Dekorcu dekor, kostümcü ise kostüm tasarlar. Müzikçi oyuna uygun müzikler besteler veya bulur. Efektör oyuna atmosfer sağlayacak sesler bulmak için çabalar harcar. Marangozlar ve terziler günlerce emek harcayıp tasarımları gerçekleştirmeye çalışırlar. Oyuncular önce oyun metnindeki karakterleri tanımaya anlamaya ardından da onları sahnede canlandırmaya çalışırlar. Günlerce ezber ve prova yaparlar.

Bir gece karanlık bir salonda perde açılıp ışıklar yanar ve siz bir oyunla buluşursunuz ama bunun hangi yollardan hangi değişik serüvenlerden geçerek sahneye geldiğinden birçoğunuzun haberiniz bile yoktur.

Oyun sonrası yaşanılan hisler ise anlatılamaz. Alkışlarla birlikte seyirci de oyuncu da o anın tadını çıkartmaya koyulur.

Okurken yoruldunuz değil mi?

Seyirci oyun izlemek ve tiyatroya ulaşmak için çaba harcarken perde gerisindekiler de büyük bir yaratının zorlu yollarından geçmişlerdir ama oyun sonrası her iki tarafta da yaşanılan duygular tarifsiz…

Peki ya bu kadar emeğin boşa gitme olasılığı var desem şaşırırsınız değil mi? Ama doğru. Bir dönem politik konularda ya da biyografi oyunlarında çok ciddi yasaklar uygulanırdı. Hala da uygulanıyor.

Bir dönem oynanacak oyunun metnini karakoldan onaylatmak gerekiyordu. Eğer konu yasaklıysa ya da bir şekilde beğenilmemişse kolluk kuvvetlerince izin verilmiyor o kadar hazırlık ve emek çöpe gidiyordu.

Ayrıca oyunculara çıkartılan sıkıntılar da cabası.

Yakın bir döneme kadar tiyatro, sinema vb. eğlence sektöründe çalışan kişilere vesika verildiğini biliyor muydunuz?

Bu kadar engelleme ve zorluklara rağmen mesleğine sıkı sıkı sarılmış ve insanlara eğlendirerek gerçeği anlatmayı misyon edinen ustalar ve tiyatro emekçileri sayesinde tiyatro saygınlık kazandı.

Tiyatroyu nesilden nesile aktaran o büyük gönüllü sanat insanları iyi ki var. 

Birde pandemi süresince tiyatroların kapanması ile seyirciler oyunları, oyuncularda sahneleri çok özledi.  Online olarak sosyal platformlarda seyircisi ile buluşan ya da ücretsiz yayınlanmış birçok oyun mevcut ama sahnede tiyatro izlemenin tadı tabii ki bambaşka.

Salgın hastalık günleri mutlak geçecek. Dünyanın kimi alanlarında aşılar tamamlandı, salgın hastalık yok edildi, maskeler çöpe atıldı. Ben umuyorum ki önümüzdeki sonbahar ülkemizde de perdeler yeniden açılacak.  

27 Mart Dünya Tiyatro Günü hepimize kutlu olsun.  İyi ki tiyatro var…

Bu yazı toplam 10191 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Bahar Sert Arşivi