Kas Gücünden Düşünce Gücüne!
Nerde o eski günler” demediğim tek konu sanırım teknoloji ve hayatımıza getirdikleri. Büyüklerimiz biz şikâyet ettikçe söylenirler, “sizin yaptığınız iş mi yani, eskiden biz her şeyi elimizle güç kullanarak yapardık. Şimdi siz bir tuşa basarak yapıyorsunuz.” Haklı değiller mi? Çok haklılar bence…
Bana bir şans daha verseler geleceğin teknolojisi ile yaşamak isterdim yine de. Düşünün eskiden dumanla haberleşiyorlarmış, sonrasında posta güvercini ile haberleşme zamanları da var tabii. Şu zamana göre hayal gücünüzü zorluyor değil mi?
Kızılderili filmleri ya da çizgi filmlerde anlatılmasa baya kafa yormak gerekiyor. Dumanla nasıl bir alfabe oluşmuş ya da güvercinin navigasyon mu vardı gibi tabii yine günümüz teknolojisini baz alarak düşünüyoruz.
Geleceğin teknolojisi içinde durum farklı değil aslında bize gelecek hakkında söylenen her şey ütopik geliyor. Tıpkı geçmişi hayal ettiğimiz gibi…
Peki, teknoloji neden var?
Ne zamandan beri hayatımızda?
Gerekli mi?
Bu konuları düşünmeliyiz bence, mantığı kavramazsak hayatımızdaki yerini de belirlemek zor olacak sanırım.
Bilim ve mühendisliği kullanılarak yaratılmış bir kavramdan oluşan teknoloji, sanat ve bilmek kelimelerinden oluşmuştur. Ve insanlık tarihiyle birlikte başlamıştır. Her ne kadar teknolojik gelişmelerin önemi, kâğıdın, matbaanın ve elektriğin bulunması gibi gözükse de, ilk çağlardan itibaren ateş, tekerlek ve aletlerin bulunması, teknolojinin şu an ki halini almasındaki temel basamaklardır.
Bu alandaki gelişmeler her çağda iletişim kurma, düşünme ve öğrenme konularında değişikliğe neden olmuştur. Böylece gelişim sağlanmıştır.
Teknolojik gelişmeler toplumları hep korkutmuştur. Mesela asansör ilk hayatımıza girdiğinde insan dışında bir mekanizmaya güvenmek ve onu gündelik yaşama uyarlamak pek kolay olmadı. Sürücüsüz araçlar konuşuluyor günümüzde kafamızda yine bin bir soru. Eskiden beri var olan bir gelişme döngüsü bu. Yukarıda bahsettiğim düşünme şeklini değişmesine bir örnek sanırım…
Öyle hızlı gelişiyor ki çocuklarımızdan öğreniyoruz bazen de teknolojiyi. Öğrenme şeklinin değişmesini açıklıyor bence.
Gelelim iletişime; sosyal medyada hiç tanımadığımız birçok kişiye yorumlar yapabiliyoruz acımasızca. Belki yüz yüze iken söyleyemeyeceğimiz bir üslupla. Ne kadar kabul edilebilir bir durum bu size kalmış. Empati yapmanın son 30 yılda %50 oranında azaldığını söylüyor araştırmacılar. Sanırım bunun açıklaması tam da bu noktada.
İnternet'te her şeyin hızlı bir şekilde gelişmesi ile farklı bir iletişim çıktı ortaya. Sabırsız ve her şeyin bir anda olmasını istiyor artık insanlar. Özellikle gençlerde görüyorum bu durumu bir mesaj atınca ve cevabını hemen gelmezse sinirleniyorlar ve iletişimleri bozuluyor. Bu da çağın getirdiği bir iletişim problemi.
Mektupla haberleşen bir nesilden geldiğimizi, telefonun olmadığı dönemleri yaşayanlara göre köklü bir değişim, sizce de öyle değil mi?
“İnsanlar araçlarının araçları haline geldi” sözü beni çok etkiledi. Sizce de doğru değil mi?
Bizim hayatımızın merkezinde vazgeçilmez bir hal alması biraz tuhaf değil mi?
Teknoloji günlük hayatı kolaylaştırmak, bilgi erişim kolaylığı sağlayıp gerek ürün ve pazarlama konusunda, gerekse kitlelere ulaşma kolaylığı açısından önemi büyüktür. Bunun sonucu olarak üretimi artırıp, ekonomik yönden gelişmeyi sağladığını söyleyebiliriz.
Eğitimde teknoloji;
Ezbere dayalı bir eğitim sistemi yerine, görsel, işitsel kaynaklar ile geri dönüşler sağlayan, yeni gereçler girmeye başladı hayatımıza. Google Earht mesela, sesli ve birebir görüntülerin bulunduğu bir uygulama. Öğrenmenin eğlenceli hali denilebilir. Bunun yanında 3 boyutlu ve sesli kitaplar, akıllı tahtalar, e kitap, online eğitim ve programlar hayatımıza giren yeniliklerden bazıları…
Peki, ya zararları…
Hareketsiz ve tembel bir yaşamı getirdiği kesin her şey elimizin altında bir düğme ile hemen hallediyoruz. Her şey akıllı maşallahJ! Biz görme sekte bu akıllı cihazlar yaydıkları elektromanyetik dalgalarla hücre yapılarımızı değiştirme gücüne sahipler. Tabii bir anda olan bir şey değil, bu bir süreç.
Bir de vücudumuzda olan etkileri var tabii, duruş bozuklukları, sırt ve bel ağrıları ve psikolojik kökenli birçok hastalık. Bunları ayrıntılı anlatmayacağım ama özellikle bir tanesi var ki çok ilgimi çekti.
“Hayali titreşim sendromu”. Telefona o kadar bağlanıyorsunuz ki çaldığını düşünüp telefona sürekli bakıyorsunuz. Bunun gibi birçok sanal hastalık kapımızda. Teknolojiyi talep ettiğimizden ki bu gerekli, bu biraz fazla olursa, üreten toplum yerine tüketen bir toplum yapısı oluşur. Bu da tüm dengeleri bozar.
Lüks tüketim olarak görülen ürünler maalesef popüler kültürün zorunlulukları haline dönüşüyor günümüzde. Bunun sonucunda fazla harcama ve ekonomik sıkıntıların gelmesi de hiç sürpriz olmasa gerek.
Teknoloji bağımlısı mısınız?
Saatlerce ekran başında mısınız?
Fiziksel sorunlar mı yaşıyorsunuz?
Ekran kullanım sürenizi saklıyor musunuz?
Gündelik işleriniz aksıyor mu?
Ya da yeni çıkan her şeye sahip olmak mı istiyorsunuz?
Bir ya da birkaç tanesi varsa geçmiş olsun siz bir bağımlısınız.
Peki, nasıl kurtulacaksınız?
Detoks şart. Yapamam derseniz ekran süresini kademeli olarak azaltmanızı tavsiye ederim. Doğa ile iç içe olup özümüze dönmemiz şart. Tabii telefon uzak kalmak şartıyla J SEVGİYLE KALIN.