BEN KÖYÜMÜN DELİSİYİM
Dün bir arkadaşım yemeğe davet etti. Gittiğimiz lokantada bizden önce yemek yemiş bir masada 6,7 kişi sohbet ediyordu aslında sohbet sayılmaz dedikodu ediyordular desek daha doğru olur çünkü sohbete dair bir tek söz bile söylemediler. Kim kiminle ne yapmış, kim kimi dövmüş ara sıra futbol ve bunun gibi şeyler. Dedikoduya Nobel verilmiş olsa kesin bu adamlara verilirdi. İnsan güzel bir laf etmez mi inanın etmediler.
İnsan arkadaşının sırrını dışa verir mi bu insanlar dostlarının bütün sırlarını ne var ne yok hepsini anlatıp güldüler. Laf olsun diye konuşan bildiğimiz insanlardan tartışmayı, konuşmayı bilmeyen insanlar kendi düşüncelerini karşıdaki kişiye dayatırlar. Evrendeki yerimiz hakkındaki yazılar yazan, topluma bilgi veren, sorulmasından korkulan soruları soran filozoflar, bilim insanları bu insanları dinleselerdi ne düşünürlerdi çok merak ettim. Freud bu evrende bizimle yaşadı insan zihniyle ilgili bilinmeyen bilinçaltı katmanlarını buldu hayatı boyunca konuştuğu bir cümlesini bile boşuna konuşmadı bu yüzden model olarak hayatıma Freud’u, Dostoyevski ve Tolstoy’u aldım. Hayata dair bildiğim her şeyi bu insanlardan öğrendim hayata dair bildiklerimin çoğunu da elbette ki tımarhanede öğrendim. Delirmenin ne olduğunu burada öğrendiğim gibi delirenleri de gözlerimle gördüm ve neden delirdiklerini tam olarak burada öğrendim. Ben bu dedikodu yapan adamları da kınamıyorum gerek eğitimde gerek aile ortamında gerek siyasi anlamda bu insanlara bu tür şeyler ve yanında da çaresizlikler öğretilmiş. Birbirimizi sevmeyi, güvenmeyi ve ortak yaşamayı bilmiyoruz çünkü bize öğretilmemiş. İlhan berk ölüm kolay, sen umuttan ver haberi diyor. Haklı olarak bilgisizlik egosu yüksek, narsist, kendinden başka kimseyi düşünmeyeni önemsemeyen ve empati yapmayan öfkeli, cahil milyonlarca insanımız var. Sevgili anneciğim ailemizin yoksulluğundan beni sorumlu tutardı oysa babası, babasının da babası yoksulmuş ben doğmadan önce de bu insanlar eziyet çekmişler, acı çekmişler yoksul ve sefil yaşamışlar. HAA bir de zenginlerimiz var sonradan görme görgüsüz zenginlerimiz bu insanlar yoksullardan çok daha yoksuldurlar hayatları boyunca hayallerini kuramadıkları şeylere bazı nedenlerden dolayı sahip olmuşlar doyumsuzluk onların beyinlerini bozmuş ben bunları kendimden uydurmuyorum Gebze çamlık parkında orta yaşlı bir adam önünde kanepede oturak birkaç kişiye evde kalmış kızlar ve dul kadınların neden evlenmediklerini anlatıyor hep birlikte iyi bir şeymiş gibi gülüyorlar. Gerçekten de bu insanların hepsinin psikolojisi bozuk. Bir psikiyatra görünseler hepsini tımarhaneye kapatırlar. Einstein insanı insanlığa faydası olmayan zekanın hiçbir önemi yoktur diyor bu yüzden olsa gerek bu tür dâhilerin son günleri tımarhanelerde bitiyor. 45 yıldır Gebze’de yaşıyorum emekli olmadan önce sık sık doğup büyüdüğüm köye giderdim annem babam öldü köydeki evimiz yıkıldı şimdi o doğup büyüdüğüm evden ne yazık ki baykuşlar ötüyor insan nereye giderse gitsin ve nasıl yaşarsa yaşasın hangi şartlar altında olursa olsun doğup büyüdüğü yeri unutamıyor. Doğup büyüdüğüm bu köy Ardahan’ın hanak kazasına bağlı yamaçyolu köyü ben burada doğdum burada yürüdüm ismimi burada koymuşlar ilk sözümü burada sözyledim ve burada delirdim bu yüzden köyümü hiç unutmadım. Bu 45 yıl içinde binbir çeşit boyaya girdim çıktım aklıma gelmeyen acıların, yoksunlukların her türlüsünü yaşadım. Genelde bu ülkede yaşayanların yarısından çoğu benim gibi yaşamaktadırlar. Sokağa çıkın sorun bir tane insan ben mutluyum demez herkes huzursuz, mutsuz ve herkes yalnızdır herkes akrabalarının siyasetin gazabına uğramıştır daha da kötüsü kimse kimseyi beğenmez
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.