BABALAR VE KIZLAR
Bakıp göremediğimiz, görüp duyarlılık gösterip ilgilenmediğimiz öyle çok şey var ki her yerde bakıp görmediklerimizden biri de sokaklara, parklara falan filan yerlere düşmüş yoklukla, açlıkla boğuşan insanlardır. Bize bir zararları yok deyip yanlarından hızlı geçtiğimiz insanlar. Çoğu insan görmemiştir, baharın ortasında kar yağdı, “Türkiye de yeşillenmiş kiraz ağaçlarının üzerlerine kar yağdı. Kara bulutlar ülkeyi kararttı.“ Öyküsünü anlatacağım. Halil’i böyle bir parkta tanıdım elindeki kuru ekmeği büyük iştahla yiyordu, konuşmaya başladı. Samimi ve doğal biri beni önceden tanıyormuş gibi senli benli konuşuyordu istemeden işlediği bir suçtan dolay mahkum olmuş cezasını çekmiş çıkmış bu iş Halil’e çok pahalıya mal olmuş işini, eşini, evini, çocuklarını yitirmiş sokaklara düşmüş soluk yüzü, ince narin vücudu nefes alışverişindeki tükenmişlik çok ciddi hastalıklar, acılar çektiğini gösteriyordu. Halil’in öyküsü Dostoyevski’nin suç ve ceza isimli eserindeki Sonya’nın ve babası Marmelavov’un hayat hikayesine benziyor. Marmelavov buramanın baş kahramanı Rasnolrikov bir meyhanede tanışır. Rasnolnikov’a karşında ki masada oturan birkaç adamı göstererek “Bana Fahişenin babası diye laf atıyorlar. Bir baba için bunun ne kadar acı verici, üzücü, öldürücü olduğunu bilir misiniz bayım? Onları tanıyorum, onlarında kızları var, onlarda baba, onlarda benim gibi yoksullar. Sonya ile olmak istiyorlar, Sonya papuçlarını önlerine atsa yalar hiç mi hiç utanmaları yok benden reziller.
Ben kızımı iyi tanıyorum bayım, çok ahlaklı dürüst bir kızdır. Okutabilseydim doktor, avukat, öğretmen olabilirdi. Yeminle söyleyeyim bayım kirli olan benim kızım değil, kirli olan onu bu hallere düşürenlerdir. Onun ruhu tertemizdir, ben işten atılmasaydım onun başına bütün bu kötü işler gelmeyecekti. Bu hikayenin geçtiği ye Rusya’dır 1876 Çarların zulmünün halk üzerinde sürdüğü baskı dönemidir. Açlık, yokluk, adaletsizlik bu salgının canından bezdirmiştir. Sonya kalabalık bir ailenin ilk çocuğudur, babası işinden kovulunca evin yükü onun omuzlarına çöker. Sonya’nın kötü işler yapması uzun bir hikayedir. Sonuç olarak öyle işler sadece Rusya’da olmuyor, emperyalizmi göbeğinden bağımlı bütün ülkeler de olur. Bu tür işlerin altında açlık, işsizlik, adaletsizlik vardır. İki ay önceydi Gebze’nin ıslak bir caddesinde Suriyeli bir kadın oturmuş yardım istiyordu insanlardan. Kucağında ki bebeğin o ağlayış çığlıklarını ve gözyaşlarını anlatamam. Suriye de ki kirli savaşı anlatır gibiydi. Emperyalistler de acıma hissi, insanlık düşüncesi insana saygı yoktur. Onlar tek şey düşünürler “sömürmek”. Bunun içinde gelişmemiz ülkeleri birbirleriyle savaştırır onlara silah satarlar. Önce Irak da sonra Mısır’da, Libya’da şimdi de Suriye’de yaptıkları bundandır.
Bebeğin acı çığlıklarına dayanamayan genç bir hanım yanına geldi:
’bebeğiniz aç herhalde onun için ağlıyor’. Evet dedi.
Öteki kadın: ‘emziriyorum ama aradığı sütü bulamayınca daha çok ağlıyor’. Genç kadın az sonra gelirim dedi gitti. İki torba öteberiyle döndü. Romanlık konular. Suriye’de emperyalistlerin öldürdüğü bu adamın eşiydi. Halil’in öyküsüne dönelim, Halil’in hayat öyküsü Sonya ile babasının öyküsüne öyle çok benziyor ki… Halil ceza evinden çıktıktan sonra evden kaçan kızını aramaya başlar, ve sonunda kızını çirkin işlerin yapıldığı bir yerde bulur ama evine götüremez hikaye sanırım anlaşılmıştır. Sonuç olarak Halil’in, Suriyeli kadının Sonya’nın babasının hayat öyküleri bir yerde birbirlerine benziyor. Birinin hikayesinin yerinden ötekinin öyküsüne bağlı ve birbirlerini tamamlıyorlar. Ortak bile sonları işsizlik, yoksulluk, adaletsizlik etkileri ve tepkileri aynı ,aynı gerçekliği yaşıyorlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.