ASİYE TEYZE VE ÇÖP BİDONUNDAKİ BEBEK
Sanatoryumlarda tedavi gören kadınlar gibi heyecanlı coşkulu ve maraza bir dili vardı. Altmış yıl boyunca gördüklerini duyduklarını ve yaşadıklarını zihinde biriktirmiş. Yaşına rağmen baştan aşağı libido ağlaması gereken yerde sinsi sinsi gülüyordu bu haliyle Einstein in dünyayı alaya alan o meşhur dil çıkarmasını andırıyordu! Filozofça laflar etmesi – anaç tavırları – olayları değerlendirmesi ve insanları eleştirmesi bakımından da Neyzen Tevfik’e benziyordu.
Asiye teyze sokak toplayıcısı üstü başı kirlenmiş saçı başı birbirine dolaşmıştı. Ama zihni aydınlıktı liseye kadar okumuş, ama Türkçe, resim, müzik yapmış, piyona çalmış. İngilizceyi Türkçe kadar güzel konuşuyordu onu istiklal caddesinde tanıdım toplamış olduğu bir iki çuval elbiseyi bir duvarın dibine koymuş önünde oturuyordu. Kan çekti yanına gittim oturdum önce bana huysuzlandı sert, sert bakıp ne o sakalı… sandın başka kapıya ön dakika can ciğer sarması arkadaş olduk. Kendisiyle konuşmak istediğimi söyledim. Yalan dolan yazmazsan olur dedi önce yıllar önce yazdığı kar isimli şiirini okudu. neler gördüm neler ben bu İstanbul’da benim gözlerim nelere şahit oldu anlatsam roman olur film aktrisi olmak için İstanbul’a gelip fahişelik yapmaya mecbur kaldım bırakılan kızlar mı kadınlar mı dersin iş için gelip bir daha evine köyüne gidememiş sokaklarda kalmışlar mı dersin
Bir ara sustu ağlamaklı bir sesle çok konuşuyorum değil mi? Annem gibi dil düdüğüm gönlünü almak için gidip bir yerde çay içelim dedim. Paran varsa memnuniyetle dedi çay içerken şu çay ve kahve bulunmasaydı yaşam çok zevksiz ve keyifsiz olurdu. Her gün on bardak çay iki üç bardak ta Türk kahvesi içerim. Sağ olsun bey oğlu esnafı yemeğimi de verirler. Şu elbiselerden elde ettiklerimi kirama veriyorum birden karşı caddeden gelen müzik sesine dikildi müzik hem çalan, hem de dinleyene müthiş bir duygusal zenginlik verir dünyayı iyi anlayabilmenin haksızlıklara karşı çıkmanın yöntemlerinden biride müziktir. Gelip giden bir aklı var artık konuşmuyorum birazda siz konuşun
Sizi tanıyalım dedi kişiliğimi, kimliğimi anlattıktan sonra çok acılı ağrılı zor bir hayat yaşadım bu yolda yolumu kesenlerde oldu yol gösterenlerde oldu doğruyu söylemem gerekirse yaşadığım renkli, zevkli, keyifli güzel şeyleri yolumu kesenlere borçluyum onlar olmasaydı. Boş, Molo ton bir hayat yaşardım. Hayattan zevk alamazdım beni bu yoldan çıkaranlardan biri Dostoyevski’dir diğeri de Freud’dur. Yaşamın içinden gelen iki dahi. Asiye teyzeye son olarak anlatacağınız bir anınız var mı? Dedim. Var dedi bir yıl önceydi bir çöp bidonunda bir kız çocuğu bulmuştum üzerindeki yazıda annesi lütfen bu çocuğu devlete teslim edin yazmıştı. Annesinin bu isteğini yerine getirdim. Sözü biter bitmez ağlamaya başladı bu çocuktan sonra kadınlığımdan utandım ah keşke şu göğüslerim gövdem ve şu bacaklarım olmasaydı çocuğunu çöpe atacak bir anneyi anlayabilir misiniz? dedi.
Sözünü ettiğiniz gibi çocuklar var mı ülkemizde dedim? Hem de milyonlarca benimle bir gün dolan şu sokaklarda yeter dedi. Asiye teyze çocuklardan söz edince aklıma geldi bir iki gün bir gazetede haber olmuştu. Okulda olması gerekirken on binlerce çocuk evlerine katkı sunmak için çalışıyormuş. Şuan asiye teyzeyi psikolojik açıdan analiz etmeye çalışıyorum. O kadar çok farklı kişilikleri var ki onları bir araya getirmeyi beceremiyorum böylesine bilgi anan çilim sahibi ve çelebi kadınlar anlatmak her yiğidin harcı değil. İnsana huzur veren bir sesi var ülkenin nasıl yönetildiği soruma erkeklerin yönettiği ülkeden ne çıkar dedi kadınalar daha mı iyi yönetir dedim hayır dedi. Halkın kendi kendisini yönetmesi gerekir ama bizim halkın bilinçlenmesi iki yüzyıl sürer. Yani bir iki yüz yıl daha adaletsizlikler içinde yaşamaya çalışacağız geçmişte ülkede yönetimi değiştirmeye çalışanların çoğu bu gün geleceklerini milli piyangoya, lotoya, totoya bağlamış durumdalar bu insanların çoğu özgürlüklerden yana değildiler asiye teyzeyle iki saate yakın yaşam üstüne konuştuk.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.