2020’YE SAĞLAM VEDA
Hoşça kalın
dostlarım benim
hoşça kalın!
Sizi canımda
canımın içinde,
kavgamı kafamda götürüyorum.
Hoşça kalın…
Resimlerdeki kuşlar gibi
dizilip üstüne kumsalın,
mendil sallamayın bana.
İstemez…
Ben gerçek dostların gözünde kendimi
boylu boyumca görüyorum…
Nazım Hikmet Ran
Yılın en sevdiğim haftasıdır, yeni yıla birkaç gün kala tüm seneye odaklanarak 12 ayın kendimce dökümünü yaparım. Bence en önemli bölümü, notlarımı alıp geçmiş yılı bırakarak hesabı tamamen kapatmak. Değerli bilgileri ve kişileri muhafaza edip gerekmeyen her şeyi silmek… Telefonumdan, notlarımdan, mümkünse hafızamdan… Bunu yaptığım takdirde yeni olan her şeye yer açarak, yolumu berraklaştırıyorum düzenli olarak.
2020 tümüyle deneysel bir yıldı hepimiz için. Kendi sabrımı ve gücümü fark ettiğim bir dönemdi diyebilirim. Dünya tarihi okumayı çok sevdiğim için yaşadıklarımı bir tekerrür olarak düşündüm. Zaman tünelinde, Pers İmparatoru Kiros ile Türk hükümdarı Tomris Hatun arasındaki mücadele aklıma sık sık geldi. Soyadımdan aldığım güç ile Alp Kadınlarının onurlu savaşçılığı hep bana ışık oldu. Geçtiğimiz senelere göre etrafımı biraz daha fazla gerdim. Talihsizliklere rağmen hiç söylenmedim mesela, dedikodu yapmadım, nezaketimi yitirmedim, haddimi aşmadım. İzleme ve dinleme yılı ilan ettim kendime. İnsanlığın acizliklerini, riyakârlıklarını, vizyonsuz oluşlarını, şekil değiştirmelerini, sakince kahvemi aldım seyrettim olan biteni. Gerçek insanlar mühürlendi hayatımda hiç olmadıkları kadar eşsiz sevgileri ile.
Bunun yanında çok kısa zaman diliminde o kadar anlamlı şeyler yaptım ki, bütün tamamladığım işler birer insan olsa gidip kocaman sarılacağım, öyle sevdim onları. Ama bir kez daha gördüm ki sevdiğin şeyle meşgul olmanın yanı sıra etrafındakilerin de temiz ve kaliteli olması gerekiyor. Senin o işte iyi olman, sevileceğin anlamına gelmiyor. Aslında düşüncelerle dolu bir yıl oldu 2020, sadece öncelikli işlerime yoğunlaştığım. Tabii ki yakın arkadaşlarım baki oldu ama o kadar çok yalnız anlar yarattım ki kendime, bayıldım bu döneme bu yüzden. Herkes bir süre de olsa yalnızlığının tadını çıkarabilip, özgürce hareket edebilse daha mutlu bir toplum olacağız bu kesin…
Mutsuz ve hırçın insanlara mesafe koyduğum yıl oldu 2020. Yakın çevremden kurban gidenler çok oldu. Mutsuzluğu kendine hayat tarifesi olarak seçen, insan sevmeyen, her şeyi eleştiren herkese mesafe koydum, koymaya devam edeceğim. İyi ki de yaptım... Yine şahane bir duvar ördüm. Yılın en büyük derslerinden biri “insanlara duvar örememek” olmasına rağmen yine de sağlam bir Berlin örneğini inşa ettim. Şimdi de bitmeye yakın şu güzide 2020 de o aramızdaki duvar yıkılmasın diye uğraşıyorum bir kaç kişi dışında ve canım ailem, güvenilir bir yuvaya dâhil olmak ne seçkinlik... Yanlarındayken kalenin içinde olduğunuzu bilmek kadar muhteşem bir duygu bu…
Her bulanıklığın sonunda tatlıya bağlandığını görüp bağışıklık kazandım. Canım biraz sıkıldığında "Hayat işte" diye söylenmek beni rahatlattı bu sene... Bol yeşil elma, çok su, hep kahve, yeter miktarda balık, hep sebze, eksik baharat kullanmadan tam tadında, şiirsel bir çorba ve ekmek dedim durdum. Hazırladığım her çorba sevdiklerime verdiğin bir hediye oldu.
2021 için bir günü daha tüketmek üzereyken kalbimizi hafifletmeyi, ağırlıkları affedebilmeyi ve geride bırakmayı, daha çok düşünüp, daha anlamlı konuşmayı, daha kalıcı ve verimli işler yapmayı, kendi benliğimizi ve egolarımızı şişirmeyi bırakıp hayata biraz daha derinlemesine bakmayı öğrendiğimiz gün olmuş olsun bugün.
Su akacak yine bildiği yöne, ışıklar yanacak günün kapanışında, güneş doğacak her sabah sen istemesen de, gece yıldızları izleyeceğiz aynı gökyüzünün altında, uzaklıklar anlamsız olacak, sokaklar güne başlarken koşturan ayaklarımızın hızına tanıklık edecek, saatler akacak hep bildiği yöne, huzur ararken içtiğimiz o kahvenin, sevdiklerimizin her şeyden daha önemli olduğunu bileceğiz. Belki bir hayalimiz daha gerçek olacak, inanılmaz kapılar açılacak, şahane insanlar ile tanışacak ve çalışacaksınız adına da mucize diyeceksiniz, belki yollara vuracağız kendimizi, belki biz başka bir biz olacağız. Şimdi içimizden gelen sesi dinleme zamanı. Dinleme, dinlenme, demlenme (olgunlaşma) zamanı.
Geçmiş yıllarda olduğu gibi 2021 den de mucizevi beklentilerim yok. Bana göre N O R M A L olsun yeter.Her yeni yıldan dev, neon ışıklı mutluluklar bekleyenleri bilemem ama gerçeği söylemek gerekirse ben bu sene; güvendiğim ulu dağlara kar yağmış, özelime sınır ötesi işgalciler saldırmış, bermuda şeytan üçgeninin tam da göbeğinde çarmıha gerilmiş, o da yetmemiş 1949 yapımı “Vurun Kahpeye” filminde ki recm sahnesini çeviriyor buldum. Tüm sahneleri ayakta alkışlayanları, çoğaltanları, taşıyanları, infazcıları yürekten kutluyorum. İnsanlık dersiydi hepimiz için…
İstatistiki olarak somut yaptıklarımı çok önemsemediğimi fark etsem de, bu sene moleküllerime ayrışma yılımdı diyebilirim. Kayıplarım da kazançlarım da oldu. Sınırlarımı ölçtüm, tahammüllerimi biçtim. Değerlerimin altını çizdim. Ama yinede iyi niyetimi kaybetmemeye gayret ederken; hepimize yeni yılda sıcacık elmalı kekler, tarçınlı salepler, yağmur kokusu, pazar kahvaltıları, trafikte yeşil ışıklar, fallarda tombul balıklar diliyorum. Sözün özü; aklınızdan geçen her şey külliyen başınıza gelsin.
Bu arada 1980 yılında içilen kahvelerin hatırı dolmuştur…