Yayın yasakları
Ülkede, gündemi değiştiren olaylar yaşandığı zaman, bir bakarsınız herhangi bir mahkemeden ''yayın yasağı'' kararı alınır.
Bu yasak için yöneticiler çok titiz ve acil davranır, çünkü, sorumlulukları orta yere saçılmadan önlem almaları gerekir. Kararın arkasında, hep ''soruşturmanın selameti açısından, delillerin karartılmasını engellemek için'' gibi gerekçeler görürüz.
Oysa, asıl amaç, yetkililerin sorumsuzluklarının saçılarak kamuoyu tarafından tartışılmasını engellemektir. Çünkü, orta yere saçılma ihtimali yüksek ihmallerin bedeli ağır olacaktır.
Eldeki bilgiler, son dört yılda 150 civarındaki olay hakkında yayın yasağı kararı alındığını gösteriyor.
Bu bilgiler, CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu'nun Temmuz 2014'te verdiği önergeye yanıt olarak Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın açıklamasında yer aldı. Arınç, mahkemelerce 2010'da 4, 2011'de36, 2012'de 43 ve 2014'ün ilk 6 aylık döneminde 24 olmak üzere toplamda 149 yayın yasağı kararının alındığını ifade ediyor.
Tabi, bu rakamlar, o tarihten bugüne arttı. Ama, mesele sayısal değerlerin değişmesinde değil, yayın yasağı kararının alınmasında yatan mantık ve değerlendirmede...
Neler için yayın yasağı kararı alınmış, en azından bir bölümüne birlikte bakalım.
-Reza Zarrab'ın başvurusu üzerine 17 Aralık soruşturması,
-Bingöl Emniyet Müdür Yardımcısı Atıf Şahin ve Başkomiser Hüseyin Hatipoğlu'nun silahlşı saldırı sonucu öldürülmeleri olayı,
-Adapazarı'nda 14 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz dosyasında aralarında kamu görevlilerinin de bulunduğu 34 kişinin yargılanması olayı,
-Hakkari Yüksekova'da 3 askerin silahlı saldırı sonucu öldürülmesi olayı,
-Şırnak'ın Uludere ilçesinde F-16'lardan açılan ateş sonucu 34 kişinin yaşamını yitirmesi olayı,
-Keşif görevi yaparken Suriye kuvvetlerince Haziran 2012'de düşürülen savaş uçağı olayı,
-Reyhanlı'da 11 Mayıs 2013'te meydana gelen, 52 kişinin yaşamını yitirdiği 146 kişinin de yaralandığı bombalı saldırı olayı,
-Adana ve Hatay'da MİT tırlarının durdurulması olayı,
-IŞİD'in elindeki rehineler olayı,
-Böcek davası,
-Suriye tapeleri,
-2012 KPSS sorularının çalınması,
-Aktütün saldırısı
-Şike davası
Daha devam edilebilir ama sadece bunlar bile ''yayın yasağı'' kararının neden alındığını gösteren davalar olarak görülmelidir.
Hemen tümünde, kamu adına görev yapanların önemli oranda kusuru, ihmali, hatası ve sorumsuz ya da kasıtlı davranışları olduğu kesindir. Bunların ortaya çıkması, sistemin deşifre edilmesi anlamın a geleceği için acilen yayın yasağı kararı alınır.
Toplumsal çıkarları öteleyecek derecede önemli ve gizlenmesi gereken bilgi, bulgu varsa karar hemen çıkar ve uygulamaya koyulur.
Tek nedeni vardır bu yaklaşımın,
,Yandaş ve havuz medyası dışında kalan az sayıdaki yayın organının toplumu gerçek bilgilerle donatmasını, uyandırmasını engellemek.
Bütün mesele budur, bunun için çabalarlar. Yayın yasağı konulan hiçbir olayın sonuçları, netice alındıktan sonra toplumla paylaşılmamış, sorumluları hakkında gerçekleştirilen uygulamalar hep gizli kalmıştır.
Bu yüzden, yayın yasağı kararı ayıp ve suçun üzerini örtmeye yaramaktadır.
Gerisi lafı-ı güzap...
Bu yazı toplam 169 defa okunmuştur