Yaşamak için direnmek !
Başlık çok garip gelebilir kimi insanlara. ‘’Yaşamak için direnmeye ne gerek var, nefes al yeter’’ diyenler çıkabilir.
Ama, kazın ayağı hiç de öyle değil…
Eğer emekçiyseniz, emeğinizi satıp yaşamak zorundaysanız, yaşamak için aynı zamanda direnmek zorundasınızdır.
İşte, o durumda olup da iş cinayetlerinde yaşamını yitirenlerin aileleri, bir dayanışma ruhuyla kamuoyunun duyarsızlığını protesto için başlattıkları Vicdan ve Adalet Nöbeti’ni, İstanbul Beyoğlu’ndaki Galatasaray Lisesi önünde kararlı biçimde sürdürüyor.
Son buluşmaya, ailelerin yanı sıra sağlıklı ve güvenli çalışma koşulları için mücadele eden, bu nedenle işten atılan ve direnişe geçen işçiler de katıldı. Bu buluşmada, aileler 47. kez biraraya geliyordu. Mesajları ise çok netti, ‘’ Çalışırken yaralanmak, hastalanmak, ölmek istemiyoruz.”
Çünkü, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) raporunda da belirtildiği üzere, 2015 yılında en az 1730 işçinin iş cinayetlerinde yaşamını yitirmişti.
Halen direnişte Gemlik Gübre fabrikasında yaşanan patlamada can veren işçiler oldu. Fabrikadaki sorunların 2004 yılında gerçekleştirilen özelleştirmenin ardından arttığını ve denetimlerin hemen hiç yapılmadığına dikkat çeken aileler, fabrikanın ruhsatı olmadan kapasitesinin üzerinde üretim yaptığını, bu nedenle boruların tıkandığını öne sürüyor ve işçilerin kirli ortamda gaz soluyarak çalıştırıldığını anlatıyordu.
Aynı fabrikadan atılan bir işçi de, 2 yıl boyunca amonyak ve nitrat soluduklarını, bu durumu sendikaya bildirdiklerini ancak hiçbir şey yapılmadığını dile getiriyor, patlamanın ardından kendilerinden tehlikeli olan bölgeyi temizlemelerinin istendiğini, can güvenlikleri olmadığı için bunu kabul etmediklerini, bunun üzerine sendika ve patronun ortak hareketi sonucu işten atıldıklarını söylüyordu.
Çan Norm Ortak Girişimi’nde işten atılan ve 90 gün direnen işçilerden biri de, sürekli karbon soludukları ve hastalandıkları için kendi örgütlenme süreçlerinin işçi sağlığı ve güvenliği ekseninde başladığını belirtiyordu.
Havalandırmanın doğru düzgün olmadığı fabrikada yüzde 80 oranında Petrol-İş Sendikası’nda örgütlenen işçiler, bakanlıktan yetki gelmesinin ardından işten atmaların başladığını ve direnişin başladığını belirtiyor.
Ve, Arçelik LG’nin direnişçi işçileri…
Çalışırken yemek, servis problemleri ve bel, boyun fıtığı gibi meslek hastalıkları ile karşılaşan işçilerden 173’ü, Türk Metal Sendikası’ndan kurtulmak için örgütlenirken işten atılmıştı. Onlardan biri, fabrikadaki işçi alımlarının ve çıkarmalarının Türk Metal tarafından yapıldığını öne sürüyor. (Nasıl olur demeyin, bu iddianın doğru olduğundan adım gibi eminim) Sonra direniş başlıyor, direniş sürecinde Türk Metal adına aileleri aranıp tehdit ediliyor.
Bu kadarına bile bakmak yeterli…
İşçilerin, emekçilerin ve yoksulların, 30 yılı aşkın süredir ülkeyi ve toplumu baskı altında tutan neo-liberal politikalardan kurtulamaması halinde, direnmekten başka yapacak bir şey de kalmıyor.
Tabi, direnirken, direnenlerin biricik örgütlerinin ne yaptığına da iyi bakmak gerek. İşçiyseniz sendikanıza, diğer kategorilerde emeğinizi satıyorsanız da meslek örgütlerine iyice bakmanız gerekmektedir.
Örgütleriniz, siz ve sizin gibilerin hakkını ne kadar savunursa, direnme gücünüz o kadar artar.
Ancak, görünen o ki, son dönemde, emekçilerin haklarını savunması gereken örgütler ekonomik, demokratik ve siyasal savrulmalar dolayısıyla, karşısında durmaları gereken patronların çıkarlarını savunur hale geldi.
Bu yüzden;
Yaşamak için direnmek halen öncelikli ve meşru bir tavırdır…