UYGARLIK; KAZA, SUÇ YARATMAK ve SAVAŞ MIDIR?
“Uygarlık” nedir? Sadece bilim ve teknikte ilerlemek midir? İnsani ilişkiler, ne olmaktadır? Eskiye göre binlerce kat gerileme söz konusudur. Mekanik öğelerde geniş adımlar atan insanlık, bir anlamda zararlı işlere de icatlar yapmaktadır.
Yurt ve dünya haberlerini izlemek, günlük yaşamın herhalde en keyifsiz anları oluyor. Doğal afetleri bir kenara bırakınız, insanların insanlara ettikleri, yeter. Sürücü kazaları, hırsızlık, soygun, gasp, uyuşturucu ticareti, kaçak göçmenler, sahtecilikler, nedenli ve nedensiz vurdu-kırdılar, emperyalist saldırlar, din ve mezhep çatışmaları alabildiğinedir. Ki çeşitleri, saymakla bitmez.
Uçak, çok hızlıdır ama tepeden atılan bombaların da fırlatıcısıdır. Karayollarında son model ulaşım araçları vardır ama Türkiye, trafik kazalarında en öndedir. Bilgisayar dünyası; hem bilgi içerir ve hem de banka soygunu bile yapar. Televizyon kutusunda dünyayı da “müptezel” filmleri de izlersiniz.
Doğruyu, iyiliği ve güzelliği öneren dinler esaslardan ayrılanlarca istismar edilerek, ülkelerde kaoslar için özünden ayrıştırılır. Kamplar icat edilir. Mezhep düşmanlıklarında; Sünni ve Şii, Katolik ve Protestanlar, ötekilerin ibadet yerlerini basarlar, bombalarlar. Çıldırmış bir dünya kompozisyonu, tam da günümüzün fotoğrafıdır.
İnsanlık nasıl mutlu olacaktır? Yanıt, aslında hem kolay hem de güçtür. Kolaydır, çünkü; savaşsız ve sömürüsüz bir dünya gerçekleştiğinde her şey düzelecektir. Ekonomik sömürü, vicdan sömürüsü, sosyal ve kültürel sömürüler kalktığında, siyasal madrabazlıklar sona erecektir.
Dünyayı tekelinde tutma ilkelliği silindikçe, sömürü de silinecektir. Ama güçlük oradadır ki, saydığımız insani koşullar; egemenlerin, zalimlerin, feodallerin, silah tacirlerinin ve asalakların işine ve tabiatına asla uygun gelmez.
Gerek bu ülkede ve gerekse de dünyanın genelinde saptanan dengesizliklerin devası; akıl ve mantığın galebesiyle olanaklıdır. Onun için de insanların, insanca yaşamın gereğini; bilimsel, toplumcu, bilinçli ve kültürlü olarak sezmeleriyle orantılıdır. Her türlü istismarı ret etmeleriyle bağdaşıktır.
Ne yazıktır ki bu toplumda ve dünyada çağdışı davranışlar egemen olmaktadır. Kitap okuyan, resim ve heykelle uğraşan azalmıştır. Artık güzel değerler üzerine bile şiir yazma da yoktur. Müzik kalitesi zayıf ve evrensellikten uzaktır. Opera ve tiyatro seyri yok olmaktadır.
Saçma-sapan tv. dizilerine tutsak edilen, gençliği ya kapitalizmin bol kazanç getiren internet terörü ya da futbol çerçevesine hapsedilen toplumlar oluşturulmuştur. Kültür bilicinin siyasal yöntemlerle bu kadar basite itilerek zayıflatılıp, horlandığı bir yurt ve dünya dönemi yaşanmamıştır.
Türkiye ölçeğinde; halkımız asla bu duruma müstahak değildir. Çünkü bu halk, kültürel düzeye Atatürk dönemiyle uyum sağlayan ve resim, müzik, heykel, tiyatro, sporda nice yetenekler yetiştiren bir halktır.
Toplumu yücelten öğe, kültürdür.