Tiyatro sahnesi gibi

Tiyatro sahnesi gibi

 

 

Bugün, Dünya Tiyatrolar Günü…

Devlet ve ödenekli-ödeneksiz özel tiyatrolar, sahnelerini bugün ardına kadar halka açacak, ücretsiz oyunlar oynayıp halka tiyatro sevgisini yeniden ve yeniden aşılamaya çalışacak.

Bunlar olur mu olmaz mı bilemiyorum, göreceğiz. Ama, çok net bildiğim bir şey var. O da, ülkemizde tiyatro yapanlara her zamankinden daha fazla görev düştüğüdür…

Şimdi aramızda olmayan ve her daim saygıyla andığım bir gazeteci büyüğümüz Ruşen Hakkı, yıllar önce bir dizi röportajı dolayısıyla benimle de görüşmüştü. Çünkü, o dönemlerde İzmit Halk Eğitim Merkezi’ndeki tiyatro çalışmalarının iki yöneticisinden biriydim.

Sevgili büyüğümün ‘’neden tiyatro ? Bu yolla ne kadar mücadele edeceksin ?’’ sorusuna ‘’Yaşam, metni olmayan bir tiyatro oyunudur’’ diye yanıt vermiştim.

Evet, doğaçlamaları bu yüzden çok severim. Çünkü, öylesine bol malzeme var ki, anlatamam. Bugün, ülkede yaşanan siyasi atmosfer içindeki en küçük bir unsuru ele alıp 2 perdelik oyun yazma olanağınız var. Sahnelendiğinde ise ciddi bir toplamdan olumlu tepki alabilirsiniz. O yüzden, bugünkü gelişmelerin yaşandığı ülke topraklarının bütününü ‘’tiyatro sahnesi gibi’’ algıladım ve düşüncelerimi sizinle paylaşmak istedim.

Ama, bugün bile tiyatrolar adına dayatmaların zirve yaptığı bir dönemden geçtiğimizi söylemeden edemeyeceğim. Yani sahnede sanki ‘ZORBA’ oyunu var ve herkes onu izlemek zorunda.

Çünkü, artık Türkiye Sanat Kurumu (TÜSAK) adı verilen sanatçıları ve oyunlarını zapt-u rapt altında tutma yetkisine sahip bir kurum var.

TÜSAK,yasası ‘’TÜSAK, sanat projelerinin değerlendirilmesi, desteklenmesi ve yaptırılması ile mevzuatın verdiği diğer görevlere yönelik faaliyette bulunmak üzere idari ve mali özerkliğe sahip özel bütçeli, kamu tüzel kişiliğine haiz biçimde Bakanlığa bağlı olarak kurulmuştur’’ diyor.

Demokrat görüntü için de, ilgili yasanın bir fıkrasına ‘’Kurum görevini yerine getirirken bağımsızdır. Hiçbir organ, makam, merci ve kişi Kurumun kararlarını etkilemek amacıyla emir ve talimat veremez’’ ifadesi sıkıştırılmış.

Tıpkı, ‘’ileri demokrasi’’ vaadinde olduğu gibi.

Bence, şu çok net. Siyasal iktidar, TÜSAK düzenlemesiyle ‘’biz istersek sanat yapabilirsiniz’’ diyor.

Sanatçılar ve örgütlü oldukları kurumlar ise TÜSAK tasarısının geri çekilmesini istiyor. TÜSAK tasarısı, sanata darbe olarak değerlendiriliyor. Sanatçılar, egemenlerin, kültür ve sanatı kolay yönetilir bir toplum yaratma amacının aracı olarak gördüklerini savunuyor.

Ve, TÜSAK=TUZAK diyorlar. Haksız da sayılmazlar.

Düşüncem o ki, sanatçı, yapıtını yaratım sürecinde kendini otosansür mekanizmasının sıkıştırmışlığı içinde hissedecek, sanat idari ve mali özgürlüğünü tümüyle yitirerek bir meta haline dönüştürülecek, sanatçılar sermayenin güvencesiz, esnek, sendikasız ve kuralsız çalışma koşullarına terk edilecek.

Sanatçılar, onların mesleki örgütlenmeleri ve kurumsal yapıları bu konudaki onurlu duruşunu sürdürüp, sorunu aşacaktır. Buna olan inancım tamdır.

Bana da, her şeye rağmen ‘’Dünya Tiyatrolar Günü’nüz kutlu olsun’’ demek kalıyor…

 

 

Bu yazı toplam 197 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi