Tehditle kölelik dayatması

Tehditle kölelik dayatması

 

 

Emek hareketlerini, ulus kimliğine bakmaksızın takip edip belirli bir çerçevede değerlendirmeye çalıştım, çalışıyorum. Bugün de, öyle bir pencereden bakıp sizlere aktarımda bulunacağım.

Sermaye kadar emek de evrensel bir güçtür. Ama, emeğin evrensel gücü henüz sermayenin evrensel gücünü yenecek noktaya gelememiştir. Bunu fırsat bilen vahşi kapitalizm, emeğin serbest dolaşımını sağlayarak, sömürüyü artırıyor.

Bu yeni konsept için en uygun ülkelerden biri de Türkiye…

Düşünün Afgan mültecileri, yüzbinlerce ucuz emek.

Düşünün Suriyeli mültecileri, onlar da milyonlarca ucuz emek.

Biliniyor ki, 20-30 civarında işçinin çalıştığı fabrikalarda, tüm ağır işler bu az sayıda işçiye yaptırılıyor. Çelik köprü inşaatları, kule üretimlerinde hep onlar var.  Ağır çalışma koşulları ve düşük ücretle çalışan bu işçiler, hiçbir hak talebinde de bulunamıyor. Hak talep eden işçi, tartaklanıyor, tehdit ediliyor, işten atılıyor. Suriyeli, Afganistanlı ya da Türkmenistanlı, ama hepsi işçi ve emekçi. Ve de ucuz emek olarak değerlendirildikleri için, çalıştıkları fabrikaların bu insanlık dışı bu koşullara dayanamayarak iş bırakıyor ya da işten atılıyorlar.

Günde 14-15 saat çalıştırıldıkları yetmiyormuş gibi yemek paydosu bile yapamıyorlar. Zorunlu mesai denilerek gece geç saatlere çalıştırılan bu işçiler, evlerine gitmek istediklerinde ise fabrika kapılarının üzerlerine kapatıldığını bile görüyorlar.

Tam bir köle düzeni…

Fabrika içinde kirli ve yatak bile denilmeyecek bez parçaları ile sünger artıkları üzerinde yatan, hava almaları bile neredeyse engellenen bu göçmen işçiler için söylenecek daha ne var ki ?

Sermaye sınıfı, bu göçmen işçilerle kurduğu iş ilişkisi üzerinden kuralsız bir kölelik düzenini tesis etmeye çalışıyor ve bunu, örgütlü işçilere de dayatıyor.

Suriyeli, Afganistanlı ve Türkmenistanlı işçiler, yeri geliyor ağza alınmayacak küfürler işitiyor ve tartaklanıyor. Ama, oturma ve çalışma izinleri sorunlu olduğu için ses bile çıkaramıyor.

İşte, işverenin fırsat bildiği de bu durum…

Ücretleri doğru dürüst ödenmeyen,

İnsanca çalışma koşullarına sahip olamayan,

Tehditlerle fabrika binalarına kilitlenen göçmen işçiler, bu ülke sermayesinin yüzünün karasıdır.

Afganistanlı bir işçi, yaşadıklarını gazetecilerle paylaşırken, Taliban’ın ve Afganistan hükümetinin yüzünden buralara geldiklerini, ama hep köle olarak görüldüklerini, bir kimlik bile verilmediğini söylerken acı bir gerçeğe işaret etmiş. Çünkü, onlara ne oturma ne de çalışma izni verildi bugüne kadar. Çalıştıkları tüm işyerlerinde horlandılar, insan yerine konulmadılar. Afganlı olanlar, ‘’sizi Taliban’a teslim ederiz’’ sözleriyle bile tehdit edildi.

Böyle bir çalışma koşullarına izin veren ya da sessiz kalan bir düzende demokrasi, insan hakları ve iş barışından söz edilemez.

Bu durumdaki göçmen ya da yerli işçi tümünün muhatabı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, dolayısıyla da hükümettir.

Kiralık işçilik ve uluslar arası dolaşımı serbest kılan yabancı işçi çalıştırma yasası ile söz konusu kölelik düzeninin önünü açan bu hükümetten işçilere insan muamelesi yapılacak bir düzenleme içine girmeleri beklenemez.

Yerli işçiler gibi göçmen işçiler de, kısa sürede AKP’nin işçi düşmanı bir parti, hükümetinin ise sermaye temsilcisi olduğunu anlamıştır.

 

O yüzden, kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz…

Bu yazı toplam 153 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi