Ortaöğretimde türban meselesi
Çocuklarımız, geleceğimizdir. Onların, çağdaş dünya içinde yer edinmeleri için elimizden geleni yaparız. İyi eğitim almaları ve etkin birey olmaları için gereken düzenlemeleri gerçekleştirmek görevimizdir.
Ama, laik eğitimden intikam almak anlayışıyla yeni düzenlemelere gidilen eğitim alanında yaşanan dayatmalar, olması gerekenin tam tersi olayların yaşanmasına yol açıyor.
Bu duruma, Türk Tabipleri Birliği (TTB) ile Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Derneği de dikkat çekti. Araştırmaları sonucu yapılan değerlendirmelerde, ortaöğretimde türban düzenlemesinin bir özgürlük konusu olmadığına işaret edilip, çok ciddi sakıncaları bulunduğuna vurgu yapıldı.
Araştırmalardan çıkan net sonucun, ‘’Ortaöğretimde türban zorunluluğunun, çocuk haklarına aykırı’’ olduğu söylenebilir.
Şimdi, o araştırmaların verilerine bakalım…
Araştırmalar, beşinci sınıfa başlayan çocukların henüz soyut düşünme becerilerinin gelişmediğini ortaya koyuyor ve “Bu nedenle soyut bir konu olan dinin ve dinî kavramların 10-18 yaş aralığındaki çocuklar tarafından özümsenmesi ve kendi yaşamlarıyla ilgili kararları vermeleri beklenemez. Bu bağlamda 10 yaşındaki bir çocuğun baş örtmeye karar vermesi kendi özgür düşüncesiyle aldığı bir karar olamayacaktır” deniyor.
Çocukların, ‘’başlarını örtmelerinin istenmesi’’ni anlaması için doğru bir gerekçelendirmeye ihtiyaç olduğunun altı çizilen araştırmada, şöyle deniliyor:
“Muhtemeldir ki, bu durum günah kavramı çerçevesinde açıklanmaya çalışılacaktır. Günah kavramı çocukların gelişim düzeylerindeki soyut algılama özellikleri kapsamında doğrudan suç işlemeyle ve suçluluk duygusuyla ilişkilendirilen bir kavramdır ve günah işlememek için başlarını örtmek zorunda kalmaları, bunu yapmazlarsa kendilerini her an suç işleyebilecek gibi hissetmelerine, yani potansiyel suçlu gibi algılamalarına yol açacaktır.
Bilimsel olarak çok önemli bir gerçek, erken yaşta aşılanan suçluluk duygularının çocuk ve gençlerin gelişimini olumsuz etkilediği, kendilerine güven duymalarını azalttığı, özgür ve yaratıcı düşünme kapasitelerini kısıtladığı ve ileriki yaşamlarında ruhsal hastalıklara yakalanma risklerini arttırdığıdır. Çocukluk yaştan başlayarak kapasitelerinin önüne engeller çekilerek yetiştirilen çocukların ileriki dönemlerde kimlik gelişimleri de olumsuz etkilenecek, kendine güvenleri az ve girişimcilik duygusundan yoksun gençler yetişmesine yol açılacaktır.”
Buradan çıkan sonucun, Çocuk Hakları Evrensel Bildirgesi’ne de aykırı olduğunu söylemek gerekir. Ortaöğretimde başörtüsü çocuklar arasında ayrımcılık yaratacak bir uygulamadır.
Çünkü, başörtüsü takma, kız ve erkek çocuğuna kimliklerinin henüz geliştiği bir dönemde kızların erkeklerden sosyal anlamda farklı olduklarını, kız çocuğunun artık cinsel bir nesne durumuna geldiği mesajını da verecektir.
Gelişim düzeyi bakımından cinselliği henüz bilmeyen ve toplumsal anlamını tam olarak kavrayamayacak olan çocuklar, bu uygulamayla gereğinden erken bir yaşta cinsellik konusuna ilişkin sorgulamalara maruz bırakılacakları ifade edildi.
Henüz ergenliğe dahi girmemiş çocuklar, baş örtme/örtmeme gerekçelerini birbirlerine anlatmakta güçlük çekecektir. Özellikle başını örten ve örtmeyen kız çocukları, akran baskısı hissedecektir.
Bu da, en tehlikeli gelişmelerden biri olacaktır.