Ölüyoruz, öldürüyorlar …

Ölüyoruz, öldürüyorlar …

 

 

Gündem, bir anda değişti ve yeniden katliam ve ölümleri konuşmaya başladık. Ankara’nın orta yerindeki bombalı suikast, zaten kendini güvende hissetmeyen insanımızda ciddi kırılmalar yarattı.

Terör, bir insanlık suçudur.

Teröristle mücadele ederken duyguları, düşünceleri ve davranışları terörize etmek de, en az terör kadar tehlikelidir. Çünkü, karşıtlığı çağrıştıran her olayın bedeli ağır olur, oluyor da.

10 Ekim 2015’te, Ankara Garı önünde barış mitingi için toplananlar içinde 5 saniye arayla patlatılan iki bomba, 103 kişinin yaşamını yitirmesine neden olmuştu.

O saldırıda işaret edilen IŞİD terör örgütüydü. Soruşturmayı sulandırmak ve gerçekleri kamuoyundan yine gizleyerek propagandaya malzeme etmek isteyenler sorumluları gizlercesine ‘’anonim terör’’ dediler ve perde arkasındaki hiçbir sorumlu yakalanamadı, hesap sorulamadı.

Ardından 17 Şubat 216’da Merasim Sokak’taki saldırı geldi. Ankara’nın en işlek bölgesi ve en sıkı biçimde güvenlik ağı olan yerinde, askeri servis araçlarının yanında bomba yüklü araç patlatıldı. Saldırıda 28 kişi öldü, 61 kişi yaralandı. Saldırıyı PKK üstlendi ve canlı bombanın da öldüğünü duyurdu.

Ve daha dün, Ankara’nın göbeğinde, Kızılay’da Güvenpark’ın yanındaki minibüs duraklarının olduğu bölgede hareket halindeki bir araç patlatılıyor. Çevik kuvvet ekiplerinin de sabit noktası olan bu bölgedeki patlama sonucu Sağlık Bakanı’nın açıklamasına göre 35 kişi yaşamını yitiriyor, 125 kişi de yaralanıyor. Sonra sayı artıyor ve bu yazı yazıldığında 37’ye ulaşıyor.

Evet, her patlamada bir kez daha ölüyoruz…

Yetmiyor, kana doymuyorlar, öldürmeye devam ediyorlar. Aslında, etnik kökeni, dili ve dinimize bakmaksızın hepimizi öldürüyorlar.

Buradan bir çıkış olmalı tabi ki. Bu çıkışın ilk adımı, yaşanan katliamların siyasi sorumluluğunu taşıyanların gereğini yapmasıdır.

Çıkış, terörle sadece güvenlik konsepti içinde mücadele etmenin yetmediğini kabul etmekle başlıyor.

İspanya, İrlanda ve benzeri ülkeler, yıllar önce yaşadıkları terör olaylarının üstesinden nasıl geldi, toplumsal uzlaşıyı nasıl sağladı ve barışı nasıl tesis etti iyi bakmak lazım.

Siyasette ısrarcı olmak belki kazandırır,

Ekonomide de ısrarcılık istikrar getirir ve uzun vadede kazandırır,

Terörle mücadelede ısrarcılık önemlidir ama sadece güvenlik konseptine dayalı mücadele yöntemi her zaman kazandırmayabilir.

Türkiye’nin uzun yıllar bu sorunun üstesinden gelemediği herkesçe çok iyi biliniyor. Bu sürede, birbirinden çok farklı siyasal düşünceler iktidar olma şansı buldu ama sorunun çözümünü gerçekleştiremedi.

Ortadoğu’da yeni sömürgecilik anlayışını hakim kılmak için uygulanan emperyalist politikalar, doğal olarak Türkiye’yi de etkisi altına alıyor. Bu nedenle, ülkede terörün bitirilmesi sadece bize ait paradigmalara bağlı değil.

Bitirilemeyen bu saldırılarla başa çıkmak için siyasi çözümün yerine şiddeti kaşıyan çözüm biçimleri önermek, uygulamaya çalışmak sorunu çözmek yerine kaşıyor.

Türkiye, bu gerçeği apaçık görmüştür.

Söylenen o ki, Kürt sorununu çözme aşamasına gelindi ama PKK buna izin vermiyor ve silahlı tehdit olmayı sürdürüyor.

Görünen de o ki, bu tehdide karşı açık kartla oynanıp aynı biçimde yanıt verilmeye çalışılıyor.

Bu çözüm yöntemi değil, çözümsüzlüğün tesciline yönelik adımdır. Dolayısıyla, bu politika değişmediği için benzer saldırıları sonlandıramayabileceğimiz aşikar.

Ama, görülen de o ki, ölüyoruz, öldürüyorlar.

Öldürenlerin karlı çıktığı bir dünya yerine, sorumluların hesap verdiği bir dünyada yaşamak arzusunu diri tutuyorum.

Bu nedenle, AKP’nin ülkedeki inisiyatifinin bir an önce sonlandırılması gerektiğini,

çünkü bu ölümlerin, öldürülmelerin tesadüf olmadığını düşünüyorum… 

 

 

Bu yazı toplam 184 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi