ÇOCUK ŞİDDET VE GELECEK
Şiddetin günümüzde bu denli yoğunlaşması ve yaygın yaşanması, şiddet kültürünü yaratmaktadır. Ülkemizde eğitim, aile, medya ve özellikle orta doğu merkezli savaştan kaynaklı şiddet yaşamımızı etkiler hale gelmiştir. Şiddet sadece ölenleri, geri bıraktığı mağdurları değil, tanıklarını da etkiler. Yaşanan toplumsal şiddet ve gerilim doğrudan toplumun en korumasız unsurları olan çocuklarımıza yansımaktadır. Toplumsal şiddetin kendine ait bir kültürü ve yarattığı ilişkileri vardır. Çocuklar için bu ilişkiler içerisinde, okul müfredatının hiçbir gerçekliği olamaz. Çünkü, çocuk içinde bulunduğu toplumsal ilişkilerin parçası olur. Çocuklar, içinde bulunduğu, din, mezhep, etnik aidiyetin bir parçası olarak tarafını seçer. Toplum büyük bir travma yaşarken; şiddet artık bir süre sonra bireylerin kendilerini ifade etme biçimi olur. Bazıları için; neredeyse var oluşunu simgeler duruma gelir.
Bugün şiddet, güç olma hali olarak ta karşımıza çıkıyor. Günümüzde hukuk, adalet ve vicdanın yok olduğu bu koşullarda sorunlar en etkili şekilde bireylerin kendi yarattığı şiddet ile çözülüyor. Bireylere başka bir çözüm yolu tanınmıyor. Yaşamın her alanı sorunların çözümü için tıkanmış durumda. Bireyler her türlü şiddetten kişilik olarak etkilenmiş ve mağdur olmuş, öfkeli bir şekilde, aslında kendi zamanının gelmesini bekliyor.
Bu ortamda büyüyen çocuklar; büyüdükçe dövenin ve vuranın kazandığını, okulda büyüğün ve güçlünün dövme hakkı olduğunu, toplumda haklının değil, güçlünün kazandığını görüyorlar. Bu halin kendisi, otoriter ve totaliter, merkezi bir iktidarın her türlü ilişkide gözükme halidir. Bu durum gerçek yaşamın artık kendisidir. Çocuklarda bu gerçek yaşamdan etkileniyorlar. Çocuklar, yaşananlardan etkilenmekte, sorunlarını, toplumda hâkim kültür halini alan şiddet yoluyla çözme biçimi şeklinde öğreniyorlar.
Bu atmosferde çocukları istediğimiz gibi yönlendirme ve belirleme halimiz, onları tamamıyla şiddete yöneltmektedir. Şiddetin yoğun yaşanmasında içinde yaşadığımız baskıcı, adaletsiz sistemin payı vardır. Bütün bu şartlarda; eğitim, aile, medya ve savaşın yarattığı şiddetin çok yönlü mağduru olmuş, resmen travma geçirmiş, bir toplumda,- çocukluklarını toplumsal bir şiddet geçirmiş bir kuşakla geleceği nasıl kuracağız.
Dolayısıyla, bu şiddet hali sadece bu günümüzü değil, geleceğimiz olan çocuklarımızı, hayallerimizi, özlemlerimizi kısaca her şeyimizi çalıyor.