Nasıl yapacaksınız ?

Nasıl yapacaksınız ?

 

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (DİSK) bağlı Birleşik Metal İşçileri Sendikası (Birleşik Metal-İş / BMİS) Kocaeli Şubesi Başkanı Telat Çelik, uzun yıllardır sınıf mücadelesi içinden tanıdığımız bir dostumuz.

Örgütlü mücadeleye olan inancını biliriz ama bu mücadelenin sınıf mücadelesi ekseninde kazanılacağı çizgisinden ilk fırsatta uzaklaşabildiğine de tanığız. İşçi sınıfının bu mücadelesinin başarıya ulaşması için,  Çelik’e göre sınıf kararlılığı dışında etkilere de ihtiyaç var. Çünkü, sendikalar, üyelerini ‘’sınıf ve kitle sendikacılığı’’ yapılması konusunda ne ikna edebilmiş ne de eğitmiştir.

O nedenle, sıkışıldığında ‘’ilahi adalet’’in sonuç alıcı yanına övgü yapılır. Hatta, direniş ve grevin, ‘’milli servete zarar verici’’ olduğu bile kabul edilebilir.

Başlıktaki soruyu da, bu tespitten hareketle sordum.

Çünkü, Birleşik Metal-İş Sendikası Şube Başkanı Talat Çelik, yerel gazetelerden birine verdiği röportajda, kiralık işçi yasasının insan onuruna yakışmayan uygulamalar içerdiğini söyleyip, “Bizim örgütlü olduğumuz yerlerde biz bunu toplu iş sözleşmesine sokmayız. Bunun mücadelesini de ortaya koyarız” deyivermiş.
Demiş de, nasıl yapılacağını pek söylememiş gibi…

Evet, kiralık işçi yasası ‘insan onuruna yakışmayan’ uygulamalar içeriyor. Ama, sermaye bu yasayı çıkartmak için her yolu denedi ve önemli bir süreci geride bıraktı.

İşçi sınıfı ise bu süreci iyi değerlendirip karşı duruşunu koruyarak kazanım elde edecek adım atamadı.

Şimdilerde ise deyim yerindeyse ‘Atı alan Üsküdar’ı geçti’, hal böyleyken, işçiyi kapı kulu durumuna getiren bir sistem yasalaştırılmışken verilecek sözde mücadelenin yaratacağı etki ne olacaktır. ?

İşçiler, topyekün olarak bu yasaya karşı direnmeye mi başlayacak ?

Pek sanmıyorum…

Olmadı, tek tek işkolu ya da işyeri düzeyinde sermayeyi geriletme peşine mi düşülecek.

Bunun olabileceğini de pek sanmıyorum. Çünkü, tek başına yapılabilen işlerin kalıcılığı ya da kazanım yaratması söz konusu olamaz.

İşte, Telat Çelik de, tam bu noktada tarihsel bir yanılgısını gizleyememiş. Diyor ki,

Kiralık işçi yasası konusunda, bizim örgütlü olduğumuz yerlerde çok fazla sorun yaşayamayız, toplu iş sözleşmesine sokmayız. Onun mücadelesini de, direnişini de, grevini de ortaya koyarız……”

Eeeee, sonra ?

İşyeri düzeyinde başardınız diyelim;

İşkolu düzeyi ne olacak ?

Genel sınıf karakteri açısından bakıldığında nasıl yaygınlaştırılacak ?

Yaygınlaştırılamaması halinde sizin sözde kazanımınızın ne kıymeti kalacak ?

‘’Bundan sonra fabrikalar, işçiyi ücretsiz izne çıkartıp yerine işçi bürolarından daha düşük ücretli kiralık işçiyi alabilecek’’ demiş Telat Başkan.

Tespit doğru, peki bu fırtına nasıl durdurulabilecek ?

İnsan onuruna yakışmayan, rencide eden, insanlara gelecek kaygısı ortaya çıkartan kiralık işçi bürolarındaki işçilerin durumu ne olacak ?

Onlar, emekli olabilecek mi ?

Kısacası, durum vahim. Rüzgar, bugüne kadar olduğu gibi yine tersten esmeyi hızlıca sürdürürse, işçi sınıfı üretimden gelen o önemli gücünü bu kez kullanır mı dersiniz ?

İşte, Telat Başkan buna yanıt ver(e)memiş gibi.

Kıdem tazminatı konusuna değindiği sırada ise konunun görüşülmek için Meclis’e getirilmesi durumunda şalteri indireceklerini ve ülkede hayatın duracağını söylemiş.

Ve, ekleyerek, “İşte o zaman yeni bir 15-16 Haziran olabilir” demiş.

Demiş de, işçiyi, siyasal tercihlerle iktidara karşı örgütleyen bir sendikal zemin olmadığını, kendisinin de içinde bulunduğu yapının bunu göğüsleyecek gücü bulunmadığını, sanırım biraz unutmuş galiba.

Türkiye büyük, işçi sınıfı büyük, sözler büyük, mücadele ise çok keskin. Başa çıkmak için diğer büyüklüklerde örgütlülük, kararlılık ve dayanışma gerekiyor.

İşte olmayan bu, Telat Başkan ise buna hiç değinmemiş.

Nasıl değinsin ki ?

2017 yılında ‘metal fırtınanın yeniden eseceği’ beklentisi içinde olmak güzel ama bu rüzgarı estirecek örgütlülüğün olması daha güzel.

Var mı dersiniz ?

 

 

Bu yazı toplam 190 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi