Margarin ithalatçılığı mı ?

Margarin ithalatçılığı mı ?

 

 

Zeytin ağaçlarını katlettik, artık uzun vadede zeytinyağı ihtiyacımızı karşılayamaz hale geleceğiz. Kaldı ki, bunun sinyallerini daha şimdiden almaya başladık.

Nereden mi çıkardım ?

Türkiye’nin margarin ithalatçısı ülke haline gelmesinden anladım.

Bunu ben söylemiyorum, Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar söylüyor. Başkan, tarım ve gıdadaki 11,2 milyar dolarlık ithalatın üçte birinin yağlı tohum, ham yağ, margarin ve yağlı tohum küspesinden oluştuğunu belirterek, 3,68 milyar dolarlık ithalatın 1,24 milyar doları tohum, 1,6 milyar doları ham yağ, 0,84 milyar dolarının ise küspe ve margarinde oluştuğunu açıkladı.

Türkiye’nin her bölgesi, yağlı tohumların üretimine elverişli imiş ancak halen yağlı tohumlu ürünlerde net ithalatçı ülke konumundaymışız.

Dahası var,

Uzun yıllardan bu yana bitkisel yağ açığı sorunumuzu çözemiyor muşuz. İmkânlara rağmen, ihtiyacı karşılayacak bir üretim artışı sağlanamayan ülkemizde tek çıkış noktasının yağlı tohumların üretiminin desteklenmesi olduğunu söylemek sanırım haddi aşmak olarak anlaşılmaz.

Gelelim, TZOB’un elindeki resmi verilere…

2013 yılında;

643 milyon doları soya fasulyesi, 474 milyon doları ayçiçeği tohumu olmak üzere 1 milyar 245 milyon dolarlık yağlı tohum ithalatı yapılmış…

918 milyon doları ayçiçeği tohumu ham yağı, 585 milyon doları palm yağı, 48 milyon doları ise mısır yağı olmak üzere toplam 1 milyar 602 milyon dolarlık ham yağ ithal edilmiş.

628 milyon doları soya küspesinden, 142 milyon doları ayçiçeği küspesinden oluşmak üzere 808 milyon dolarlık yağlı tohum küspesi ithalatı olmuş.

Veeee,

28,4 milyon dolarlık da margarin ithalatı yapılmış.

 Yağlı tohumlu bitkileri, gıda sanayi başta olmak üzere yem, kozmetik, boya, enerji gibi çeşitli sektörlere ham madde sağlaması bakımından ülke ekonomisinde büyük öneme sahip. Ülkemizin hemen her bölgesi yağlı tohumlar üretimine elverişli iken, halen yağlı tohumlu ürünlerde net ithalatçı ülke konumundayız.

Buna sadece ‘pes doğrusu’ denilebilir…

Bu rakamların gerçekte anlatmak istediği şudur;

Ülke ihtiyacımız ve ihracatımız için gereken yağ ihtiyacının sadece yüzde 30’unu ürettiğimiz yağlı tohumlardan karşılıyoruz, kalanı ithal ediyoruz…

Bunun en önemli nedenlerinden birisi nedir, biliyor musunuz ?

Sulanamayan arazilerimizin büyüklüğü, Belçika’nın büyüklüğü kadar. Bunu söyleyen yine TZOB Başkanı Şemsi Bayraktar.

Oysa, sulama yatırımlarının tamamlanması, yağlı tohumlar üretimi için de çok önemli. Bu yüzden, istenen şey, sulamaya yönelik teşviklerin artırılması ve bu tür uygulamaların desteklenmesidir.

Desteğin yakıcı kalemi sulamada kullanılan elektrik fiyatlarının makul bir seviyeye indirilmesidir. Çünkü, teknik ve ekonomik olarak sulanabilir 8,5 milyon hektar alandan hala 2,6 milyon hektarının gerekli altyapı yatırımları bitirilemediği için sulanamıyor.

İşte size Belçika’ya yakın büyüklükte sulanamayan bir alan.

İktidar, çitçisini ve köylüsünü düşünüyorsa, bu sorunu hemen çözecek güce de sahiptir. Oyalamanın da bir anlamı yoktur…

 

 

Bu yazı toplam 197 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi