HERGÜN BAŞKA BİR HİKAYE...!
Bunca sorunumuz varken gereksiz konularla enerjimizi tüketiyoruz.
İşsizliğin, yoksulluğun kol gezdiği bir toplumla karşı karşıyayız.
Nereden bakarsanız bakın sorunlarla sıkıntılarla boğuşuyoruz demek daha doğru olur.
Aklıma şöyle bir konu geldi;
Yöneticiler sorun çözme yeteneğini kaybederse zamanla sorunun parçası haline gelirler.
Bugün yaşadığımız olayların pek çoğu çözemediğimiz sorunlarla alakalıdır.
Geldiğimiz nokta birbirimizle dialog eksiklikliğinden kaynaklanmakta.
Osmanlı tartışmasını kimler yürütüyor, şöyle bir bakalım...
Konunun uzmanları tartışmanın dışında kalmış gözüküyor.
Üniversiteler ve akademisyenlerden ses çıkmıyor.
Ukalada laf çok olur misali ‘eski yazı, yani arap alfabesi Osmanlıca’nın olmazsa olmaz şartı’ değildir.
Osmanlıca latin alfabesiyle de yazılabilir.
Şimdi ‘ille de öğrenilecek’ diye tutturmanın nedeni arap alfabesinin geri getirilmesi özlemidir.
Daha net ifadeyle derin bir stratejinin icabındandır.
Madem ilimden bilimden söz ediliyor, öyle ise Osmanlıca’nın yaygın olarak kullanıldığı dönemde okur yazar oranımıza bakalım.
Cumhuriyet kurulduğunda okur yazar oranımız %5 civarında olduğu kayıtlarla mevcuttur.
Neyse ki, arap alfabesi, eski yazı üniversitelerde Türk Dili ve Edebiyatı bölümlerinde okutuluyor.
Orta öğretimde seçmeli ders olarak okutulmasına itiraz eden yok gibi.
Fakat ‘stratejik derinlik’ den anlamayan zevat ‘Osmanlıcayı sözlük yardımıyla sökebilir’.
Sorun Osmanlıca öğrenip öğrenmemek değil, yeni bir kavga çıkartarak gündemi değiştirmektir.
Başka türlü olsa bu kadar sorunu unutturmak mümkün değil.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.