Korku duvarı aşıldı, istemeseniz de !..

Korku duvarı aşıldı, istemeseniz de !..

 

 

AKP iktidarları, 1 Mayıs’ı, özellikle İstanbul’da ‘’sıkıyönetim’’ ilan edilen günler haline getirdi. Oysa, Uluslar arası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü olan 1 Mayıs’ın Emek ve Dayanışma Bayramı olarak kutlanmasının resmi hale getirilmesi de yine AKP iktidarları döneminde olmuştu.

Öyleyse, bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu diye sormak hakkımız…

Çıkarılan yasanın ve o yasanın yerine getirilmesi gereken sorumluluklarını yok saymanın, ‘’Biz düşündük ama Türkiye işçi sınıfı ve solcularına bu elbise bol geldi’’ hissine kapılıp her yeri terör alanı haline getiren bir polis saldırganlığı yaratmanın başka anlamı olamaz.

Bu yılın 1 Mayıs’ın da neler oldu ?

Önce İstanbul’a bakmak lazım…

Taksim’e giden tüm yollar polis bariyerleriyle kapatılırken yurttaşların ulaşım hakkı da engellendi. Vapur, metrobüs ve tramvay ile Taksim çevresine giden otobüslerin seferleri iptal edildi. Demokratik kitle örgütleri ve siyasi partilerin buluşma yerlerine gitmek için kiraladığı özel otobüsler polis tarafından durduruldu. Taksim için direnenler, özellikle Beşiktaş’ta yoğun polis saldırısı; plastik mermi, gaz bombası, cop ve tazyikli suya maruz kaldı.

Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi avukatlar tarafından oluşturulan Kriz Masası’nın verdiği bilgilere göre, İstanbul’da 270’ten fazla kişinin gözaltına alındı.

Bu tablo, bir ‘’savaş halini’’ andırmaktadır…

Eyleme kapatılan Taksim Meydanı’ndan halkı uzak tutmak için 5 bin 500 polis bariyeri kullanıldı. Taksim’i 200 kamera izledi. İstanbul’da 1 Mayıs’ta 20 binden fazla polis görev yaptı ve 60 TOMA şehrin belli yerlerine konuşlandırıldı. Şehir dışından getirilen polislere ayırt edilebilmeleri için kırmızı-beyaz renkteki yelekler giydirildi. Ayrıca İstanbul üzerinde gün boyu polis helikopterleri uçtu.

Mecidiyeköy, Şişli ve Beşiktaş ve bağlantı yolları araç trafiğine kapatıldı. Avrupa ve Anadolu yakalarından buluşma noktalarına gitmek isteyenlerin otobüsleri polisler tarafından durduruldu. Polisler otobüstekileri indirerek kimlik kontrolü yaptı. Yolcuların bir daha otobüslere binmesine izin vermeyen polisler, otobüsleri boş olarak geri gönderdi.

Ama, her şeye rağmen korku duvarı aşıldı.

Beşiktaş’ta buluşan binlerce kişiye Taksim’e yürümek izni verilseydi, ne olacaktı ki ?

Polisin ‘’yalnızca sembolik olarak 300 kişinin Taksim’e çıkmasına izin verilecek’’ demesinin anlamı nedir. O 300 kişi çıkınca bir şey olmuyor da, binlerce kişi çıkınca ne olacak ki ?

Bu teklif, ‘’ahlaksız’’ bir tekliftir…

Bu teklif, ‘’biz sizi bu kadar görüyoruz’’ gibi küçültücü bir anlayışın ürünüdür.

Kabul edilmesi olanaksız teklifti ve edilmedi de. Sonrasında ise polisin saldırısı başladı. Yoğun olarak plastik mermi, gaz bombası ve tazyikli su kullanıldı ve ardından da gözaltılar yapıldı.

Oysa, Taksim, ‘’uslu çocuk’’ görünümündeki ‘’arka bahçe’’ sendikaları ve konfederasyonlarına, göstermelik olarak açılmıştı. Polis kontrolünde alana giren Türk İş, Aksiyon İş, Cihan Sen, Birleşik Kamu İş, Hak İş gibi yapıların az sayıdaki üyesi, temsil etmedikleri işçi sınıfı adına ‘’sözde kutlama’’ yaptı.

Sonrasında ise İstanbul ve Türkiye’nin her yerinde sokaklara çıkan emekçiler, korku duvarının aşıldığını gösteren eylemlilikler gerçekleştirdi.

Taksim alanı, işçiler ve emekçiler için kazanılmış bir haktır. Binlerce değil, on binlerce polisle önlem alsalar bile kararlı kitleler oraya çıkar, kutlamasını yapar ve kimsenin burnu bile kanamaz. Kara propagandalar ise boşlukta kalır.

İşte, bütün korkuları, propaganda yalanlarının da yüzlerine vurulmasındadır.

Korkunun ecele faydası yok. Korku duvarı aşıldı bir kere, istemeseniz de…

Son olarak, sözümüz var;

Taksim, yüz binler ve milyonlar olarak yeniden sokağa çıkanlar tarafından bir avuç işbirlikçinin elinde alınacaktır.

Orada, özgürlükleri korumak ve talepleri yüksek sesle haykırmak için ne gerekiyorsa yapılacaktır.

Taksim alanının kullanım kurallarını sermaye değil, emekçiler belirleyecektir…

 

 

 

Bu yazı toplam 214 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi