Kemal Atatürk Gerçeği…

Kemal Atatürk Gerçeği…

                         

 

       “İnsanlık idealinin âşık ve seçkin siması eşsiz kahraman Atatürk, vatan sana minnettardır” sözü İsmet İnönü’ nündür. Tam bağımsız ve antiemperyalist nitelikli; Cumhuriyetçi, ulusalcı, halkçı-devletçi, devrimci ve laik öğeli düşünceler, ‘Kemalist’ ideolojinin ilerici ve toplumcu ilkeleridir.

        Bu ülke ve ulusun tarihsel yolu,“Kurtuluş” savaşından sonra; Atatürk önderliğindeki Cumhuriyet ve devrim çizgisidir. Çağcıl uygarlık düzeyine ulaşmak amaçtır. İktisadi Devlet Teşekkülleri, ekonomik özgürlüğün umutları olurken bir yandan da kültürel aydınlığa geçiş hazırlanmıştır. Çeşitli etnik kökenlerden oluşan halk, eşit bir ulusal şemsiyede birleştirilmiştir. Sosyal ve hukuksal nitelikli köklü ve çağcıl müdahaleler yapılmıştır. Ezilenlere önderlik eden bir güç, barışın da evrensel öncüsü olmuştur.

    Kurtuluş savaşında “Ulusun ters dönmüş alın yazısı” niçin yenilmiştir? ‘Sakarya’ ve‘Dumlupınar’ zaferlerinin “kıymet-i harbiyesi” nedir? Sevr’e karşı Lozan mücadelesi niçin verilmiştir?Cumhuriyet ve devrim safhaları, hınçla yerilerek gündeme getirilmektedir. Bir inkârlar dizisi, karalamalar bileşkesi ve bir karşıdevrim arayışı niteliğinde olan sunuların, saptırılmış ‘ileri demokrasi’ anlayışıyla ilgisi yoktur. Atatürk’ün kişiliğinde özdeşleşmiş ilkeleri yıkmakla ilişkisi vardır.

   “Demokratik özgürlük” savıyla, Kemalist devrimin ilke ve yasaları “kamu zararı” pahasına örselenmektedir. Değiştirilmesi önerilemeyen Anayasal maddeler hedeftir. Atatürk’ün; “Cumhurbaşkanlığı yetkilerinin en aza indirgenerek, parlamenter erke önem” veren tutumu çiğnenmektedir.   

    Tam bağımsızlıktan yana ulusal bilinç, ayrıştırılmaktadır. Kurtuluş savaşı ruhunu günümüzde;“Hakimiyet-i Milliye, İkdam, İstiklâl” gibi onurla temsil eden basın vardır. Ama karşılarındakilerin bir kısmı; “Alemdar, Peyam-ı Sabah, İstanbul” tipi “mütareke” zihniyetinden farksızdır. Ticaretin daniskasını yüklenerek, özelleştirmelerle gürbüzleşenler vardır. AB’nin kalemşor aylıkçıları da listelerde bellidir. ‘Kemalizm, AB yolunu kapatıyor’ sloganı onlarca geçer akçedir.

     Yeri gelmişken belirtmek isteriz ki; azınlık basını, ulusal mücadeleye karşı çıkmıştır. Örneğin; Ermenice yayımlanan “Rönesans” Anadolu direnişçilerine: ‘sorumsuz çeteler’ derken, Yahudi sermayeli “Journal d’Orient” ‘mandacılık’ politikası dile getirmiş, Rumca “Pontos” da ‘Karadeniz’de devlet kurmaya’  girişmiştir.   

     Şimdilerde Atatürk’ün deyişiyle: “Cumhuriyeti kuran halkın ulus olduğu” birleşimi, ayrıştırmalarla baş başadır. Alfabe, “q,w,x” harfleriyle bozulmuştur. Bu gidişle, İstanbul bile “Konstantinopolis” adına yolcudur. Türkçe anadil eğitimi, özel okullar kanalıyla zedelenmiştir. “Öğretim birliği” yasası, yok edilmek üzeredir.

     1933 yılından beri okullarda söylenen “andımız” metni iptal edilmiştir. Gerekçe: “Soğuk savaş döneminden kalan demirperde gibi bir söylem ve şekil oluşturmak” savıdır. İşte bu yaklaşım; ya cehalet veya saptırmacadır. Bu deyişler, İngiliz Başbakanlarından Churchill’e aittir. Atom bombacısı Truman’ın önünde 1946’da söz alan Churchill, güçsüzleşen Britanya’nın yerine ABD liderliğinde strateji önermiştir.1915’lerde Çanakkale’den kovalanan İngiliz Bahriye Bakanı, Üçüncü dünya ve Sosyalist ülkeleri; ‘soğuk savaşın demir perdesi’ olarak tanımlamıştır. Böylece ABD,1946’dan itibaren çoğu Avrupa eşliğinde 50 devlette iç darbe ve 30 ayrı işgalle emperyalist maceralara yönelmiştir.1946 yılındaki nitelemeyle, 1933’deki Türkiye’nin ilgi ve benzerliği nedir?    

      “Resmi ideolojiyle savaşıyoruz” bağırışlarıyla saf tutanlara bir bakınız. Cumhuriyet ve Kemalist devrimi yıkmak üzere istim üstündedirler. Dinsel istismarlara oturan siyasetler, oy arenasındadır. Halkçı-devletçi düzen yerine, kitleyi sömüren aygıtsallık işletilmektedir. Göç etmek zorunda bırakılmış ve bir torba kömüre gereksinim duyanlardan oy istenmektedir.

      Atatürk’ün ekonomik eserleri;“Son Sosyalist devleti yıktık” çığlıkları eşliğinde halkın malları, haraç-mezat yöntemlerle ihale edilmiştir. Liman ve tersaneler, yeraltı ve yerüstü kaynakları, halkın mülkiyeti olan bina, arsa ve araziler kalmamıştır. Yabancılar kolonisi türetilmiştir.

    “Hukukun üstünlüğü” örselenmiştir. Yurttaşları iletişimle dinleyerek vurma ağları geliştirilmiştir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı idari keyfiliğe bırakılmıştır. “Adliye sarayları, cezaevleri inşa ediyoruz” şişinmesinin (!) ardındaki suç artışı, nedense akla getirilmemiştir.

      Kemal Atatürk gerçeğine sahip çıkmak, yurtseverliktir. Bilinçleri aymazlıklara sürüklenenleri, akıl ve bilime çağrı gerekmektedir. Çünkü gün; Cumhuriyeti kollamak ve yıkılmaya çalışılan ilkeleri, yeniden inşa etmek günüdür.                  

 

Bu yazı toplam 181 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi