İSG: KBB Kentkonut’ta da buysa Kocaeli’yi son terk eden…
İş sağlığı ve güvenliği, konunun uzmanı olmamam ve olmayacak olmamla birlikte...
Emeğe ve emek hareketine kendi çapında duyarlı naçizane bir gazeteci olarak özel ilgi alanlarım arasında önemli bir yer ediniyor.
Yaşadığım ve tanık olduğum vakalardan ötürü söz hakkım olduğunu da savunuyorum.
Tek bir örnekle pekiştirmek gerekirse;
2000’ler idi yanılmıyorsam..
Çolakoğlu liman sahası içinde iki kardeş işçi, yerden metrelerce yüksekte çalışırken kendilerinden daha yüksekte olan vincin kafalarına düşmesi sonucu, vinçle birlikte toprağa düşmüş ve olay yerinde can vermişti.
Tarsus’un Topaklı Köyü eşrafından idiler ve köylerinde geçinemediklerinden ötürü, o zamanlar Gebze’nin beldesi Dilovası’nda, gurbetçi işçiydiler.
İnsanlar arası diyalog ve dayanışmanın, “Nerelisin?” üzerinden yürüdüğü bölgemiz, Mersin veya Tarsus’tan kayda değer göç almaması, bir hemşeri derneğinin yokluğundan ötürü de cenazeleri köyden gelen kardeş ve akrabaları tarafından sessiz sedasız alınmıştı ve ancak Gebze Morgu’ndan sevklerinin ardından bilgi edinebildim.
Kaza esnasında.. İsim vermem şimdi doğru olmaz. Vaktinde verdim. Mevzuum kişi değil, tavır..
Çolakoğlu’nda örgütlü sendikada dönemin şube başkanını, sendikanın o alanda örgütlü olmadığını bilerek ancak kazaya dair detay edinebilirim öngörüsüyle aradım. Şube sekreterine not bırakıp arama amacımı söyledim. Neticece ölen emekçiydi. Dönüş bile yapmadı. O bence “sendikacı”; şimdi sendikasının genel merkezinde yönetici.
Bu ilçelerdeki sendikaların şubelerinden genel merkeze hatta genel başkanlığa yürüyenlere övünelim de, şimdi bu zevatın nesiyle övünelim?
İşçilerin hangi firmada çalıştığına dair limanın, şirketin en üst düzey yöneticisine ulaştım. Kaldı ki aktif siyaset yaptı, bir dönem milletvekili aday adayı da oldu hatta.
En üst düzey yöneticisi olduğu firmanın liman sahasında iki emekçinin öldüğünü, ben telefon açtığımda öğrendi.
Ola ki milletvekili adayı gösterilip ola ki seçilseydi, emek yoğun ilin, ilçenin, bölgenin seçmeninden sebep milletvekili olacaktı.
İki kardeşin sigorta kaydı İstanbul Kadıköy’den çıktı.
Taşeronun taşeronu veya taşeronun taşeronunun taşeronu çalışanı olarak.
Hırs yaptım. Soluğu Tarsus’un merkezine 31 kilometre mesafede, virajlı yollardan ötürü minibüsle yaklaşık 1.5 saate ulaşılan köyde aldım.
Siyaseten seçmeninin herhalde en az yüzde 90’ının MHP’li olduğu köyde bir gece, en iyi şekilde ağırlandım.
Ailenin, Kadıköy’deki o firma bozuntusundan hiç olmazsa “Kan parası” diye tanımlanan bedeli almasına sebep oldum çünkü firma bozuntusu, ayak diretiyordu. “Kan parası” tanımlamasının da haberim sonrası konuyu haber eden dönemin Sabah Gazetesi’nin tanımı olduğunu belirtmek isterim.
Dün sitemizde, bugün gazetemizde yer alan, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi iştiraki Kent Konut’ta yaşanana gelince..
Öncelikle, dikkatli aslında haklı bir okur tepkisine atfen şu genel ve özel bilgilendirmeye gereksinim var.
Bugüne kadar; sendikal örgütlenme sonrası işçi çıkartan ve kapısının önünde direniş yapılan ne kadar fabrika varsa, daha o haber yayınlanmadan varsa açıklamaları almak, hatta eşzamanlı yayınlamak için çok girişimim oldu. Neredeyse hiçbirinden sonuç alamadım. Son zamanlarda bende, “Nafile uğraş. Açıklama yaparlarsa gönderirler, yayınlarız” moduna girdim.
KBB Kentkonut için, “Kamu kurumu. Kesin açıklama gelir” dedim. Haber öncesi 36 saat, tık yok. Haber sonrası, an itibariyle 12 saati geçti, yine tık yok.
Geçiniz açıklamayı; haberin yayınlanmaması için bir baskı süreci..
Özetle demem o ki..
Şahsım dâhil basın objektif habercilik yapmalı, konuyu tek değil çift taraflı işlemeli ama memlekette objektif habercilik demek, daha haber yayınlanmadan, haberin önüne geçilmesi için baskı demek.
Öte yandan; açıklama yapılmaması demek, suskun kalmak demek, tüm iddiaları kabullenmek demek.
Demek ki Kocaeli Büyükşehir Belediyesi iştiraki Kentkonut da…
… üç noktalar arası söylenecek çok şey var da netice itibariyle, bir kağıttan, kartondan kaleymiş.
Siyaseten tahlil edildiğinde;
AKP tipi; niteliğe değil biata dayalı kadrolaşmanın bir yansıması imiş.
İSG uzmanı değilim, psikolog da değilim ama..
Ersin Kozan şahsında hiperaktif olduğunu kendi söyleyen, hal ve davranışları ile de belli bir emekçiyi, öylesine riskli bir sahada çalıştırmak hangi aklın karı?
Yaşadıkça, dinledikçe öğreniyorum.
Kendisine çarpan dozerde yan ayna, teknik olarak olmazmış. Arka ayna olurmuş.
İyi de Ersin Kozan, bir de kısa boylu bir emekçi.
Kentkonut’a sorularım arasında, İSG önlemlerini de soruyorum. Tık yok.
Olmadığından ötürü mü, yok?
Sermaye yanlısı bir zihniyetin kadrolaşmasından ötürü Kocaeli’ye sermaye yönünden bakıp OSB sayısıdır, ihraç yapılan ülke sayısıdır, rakamıdır… bakıp saydırın da saydırın.
Ama bir kere de olsun üstelik yerelde de iktidarınızı borçlu olduğunuz ilin, Gebze ve bölgesinin emekçi kenti olduğunu ve seçmenin büyük kısmının da emekçi olduğunu görün yahu.
Sözün özü..
Emekçi kenti Kocaeli’de çok önem taşıyan iş sağlığı ve güvenliği..
Adaylığa atansalar dahi halk oyuyla seçilmişlerce yönetilen Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nde böyleyse..
Hele ki gerek iş kazalarının gerek iş cinayetlerinin en yoğun olduğu sektör inşaatta böyleyse..
Kocaeli’yi son terk eden elektrik düğmesini kapatsın diyorum.
Başka da bi’şi, ne deyim şimdi!