İLERİCİ VE TOPLUMCU EĞİTİMDEN SİYASET-TİCARET EĞİTİMİNE…
Kurtuluş savaşının çetin koşullarında bile “Milli Eğitim Şurası” toplayan bir anlayış, Cumhuriyet ve devrim felsefesinin nirengisidir. Bilim ve aklı, çağcıllıkla özdeş tutmak yeni devletin vazgeçilmez ilkesi ilan edilmiştir.
Ülkenin; siyasal, sosyal ve ekonomik yönden kendisini hızla toparlaması ve evrensel çizgide kanıtlaması, eğitim ve öğretime verdiği değerle olmuştur. İlerici ve toplumcu dinamikler kültürü doğmuştur. Kamu İktisadi Teşekküllerinden güzel sanatlara, tarımsal gelişmeden madencilik atılımına, sağlık hizmetlerinden demiryollarına,Köy Enstitülerinden uçak fabrikası kurma girişimlerine kadar elde edilen başarılarda eğitim örgütlenmesiyle,bilimsel öğretim programlarına doğru uzanan düzenlemelerin rolü vardır.Yurt ve ulus sevgisiyle dolu,Kemalist devrime inanan kişilikli kuşaklar yetiştirilmiştir.Karşıdevrimin bunca tahribatına karşın dirençli bir Türkiye varsa gerçek;Anadolu İhtilali’nin getirdiği devrimci ışıkta aranmalıdır.
Tarihsel akış, Cumhuriyet ve devrim karşıtlarının özen ve önemle uğraştıkları nice olumsuz çabaların başını; eğitim ve öğretimin içerik, yöntem ve terbiyesini kendilerince değiştirmek çeker. Çünkü toplumsal geleceğin payandası, eğitim ve öğretimdeki niteliksel amaçlardır.
Bilinmektedir ki, siyasal iktidarlarca biçimlenecek idealler, halkı düşünsel açıdan etkilemekle orantılıdır. Bunun yolu da ilköğretimden yükseköğretim kurumlarına kadar eğitim alanlarını kendi plan ve programlarına göre saptamak ve uygulamaktır. İleride politik destek kaynağı olacak potansiyel kitle ancak böyle yaratılabilir.
“Adımız, andımızdır” söyleminden tutunuz da bilimsel ve pedagojik olmayan siyasal içerikler yasal zeminlere adapte edilerek uygulama aşamasına getirilmiştir. Kız çocuklarını eğitimden alıkoymanın yanı sıra 4+4+4 uygulamasıyla da politik taban için geleceğe yol açılmıştır. Ayrıca çıraklık yaşının indirilmesi bir diğer uğraştır ki, ucuz işgücünün temini yoluyla sermaye kesimine çocuk hizmetkar hazırlanmaktadır.
İlerici ve toplumcu eğitim sistemi;3 Mart 1924 tarihli “Öğretim Birliği” yasasıyla sağlanmıştır. Yasanın getirdiği yeniliklere, karşıdevrim eğilimli iktidarlar daima soğuk baktılar. Nereden ve nasıl örseleneceğini araştırdılar. Fırsat aradılar ve buldular. Eğitimi ;bilimsel ve dinsel ikilem içine çekmenin koşullarını sağladılar.
“Tekke, zaviye şeyh” geleneğine son veren Cumhuriyet’tir. Ama ateşin altındaki külde bekleyenlerle, siyaset yolundan işbaşına gelenlerin erk ve etki kavgaları artarak sürdü. Türkiye, ilerici ve toplumcu eğitimden, siyaset-ticaret eğitimine giden sahnelerin kargaşalarına düştü. Kavgalar başladı. Yalan ve maddesel talanlar her tarafı sardı.
Gerçek odur ki, bu ülke ve ulus; Kemalist Aydınlanma Devrimi ve Atatürkçü Düşünce Sisteminin içindeki yerinden ayrı kaldıkça sorun ve çelişkiler yaşayacaktır. “Hurafe ve safsatalar” yeniden geri itilmedikçe çileler çekecek, bunalacaktır.
Halkımızı oluşturan tüm öğeler,29 Ekim 1923 tarihinde başlayan ve 14 Mayıs 1950’lere doğru uzanan evreden; ders çıkararak, ilerici ve toplumcu deneyimlerin başarılarını yeniden ele alarak irdelemelidir. Özellikle geçmişte kalan eğitimdeki pırıltılı gelişmeyi bir kez daha günümüzde yaşayabilmenin yol ve yöntemini bulabilmelidir.