Hilafet ve Haziran !

Hilafet ve Haziran !

 

 

 

AKP’nin gerici, işbirlikçi ve piyasacı anlayışını dayattığı 13 yılda güçlenen hilafet yanlıları oldu. Bunu da, en açık biçimde göstermekten çekinmiyorlar, eh ne de olsa hoşgörü sahibi bir polis teşkilatı var.

Diyeceğim odur ki, devletin yurttaşlarına eşit davranma refleksi de, AKP’nin taraflılaştırma politikaları sonucu tamamen ortadan kalktı. Aslında, iyi de oldu denilebilir. Herkes, kimin ne mal olduğunu daha net görebilir.

Hilafet zihniyeti, cumhuriyetin kazanımlarıyla hiç bağdaşmadı ve yaklaşık 80 yıl boyunca nimetlerinden yararlandığı cumhuriyeti alttan alta oymak için illegal biçimde örgütlendi. Bunu herkes gördü ama ‘’inananlardan zarar gelmez’’ propagandasıyla bir şekilde görmezden gelinmesini sağladılar.

Artık zamanıdır diyen hilafet yanlıları, bayrakları açıp sokaklara çıkıyor. Hem de, devlet gücü desteğiyle. Yani, Anayasası’nda halen ‘’Demokratik, laik bir hukuk devleti’’ temel felsefesi yazılı olan Türkiye Cumhuriyeti’nde, hilafet yanlıları illegal örgütlülüklerini ve taleplerini sokağa yansıtmak için adım atarken, güvenlik gücü desteğini de yanına alabiliyor.

Bu tabloya, diktatör ve avanesinden çıt çıkmıyor…

Sonrası ise malum, muhalif olan herkese müdahale.

Peki, şimdi sormanın sırası değil mi ?

‘’Görülmemiş hesap kalmayacak’’ diyerek sokağa çıkan ve anayasal hakkı gereği barışçıl eylemler örgütleyen Birleşik Haziran Hareketi üyelerine, İstanbul’un göbeğinde İstiklal Caddesi’nde pervasızca saldırı gerçekleştiren o polislere acaba emri kim verdi ?

Saldırıdaki amaç neydi ?

Birleşik Haziran Hareketi’nin her şeye rağmen sokağı örgütlemesinden ve beşinci siyasal güç haline gelmesinden bu kadar korkulmasının gerekçesi nedir ?

Sandık oyunlarına rağmen,

Parlamenter restorasyon projelerine rağmen,

Halkı örgütleyen bir gücün ezip geçeceği düşüncesinden korkmak mıdır acaba ?

Hilafet ve Haziran arasındaki ayrımı sözde yapan ama özde yapamayan bir siyasal akımın, artık aklıyla bu ülkeyi yönetmesi mümkün değildir. O yüzden de, AKP’yi yalnız bırakın çağrısının önemi orta yerde durmaktadır.

Çünkü, hesap vermesi gerekenler, artık topluma hesap ödettiremeyecektir…

Saldırsalar da,

Kaçırsalar da,

Öldürseler de,

Bu ülkenin hesap sormaya kararlı Hazirancıları, mutlaka hesaplaşma ortamını yaratacaktır ve bütün hesaplar masa üzerine konulup değerlendirildikten sonra, emir veren sorumluları ile o emirleri içeriğine ve yaratacağı etkiye bakmaksızın uygulayanlar mutlaka yargılanacaktır.

İşte, korkunun özünde bu vardır,

İşte, saldırganlaştıran bu korkudur.

Ama, herkes biliyor ki, korkunun ecele faydası yok.

 

Umarım ki kimse unutmamıştır, çok önceleri ‘’Bu daha başlangıç’’ demiştik. Süreç, olanca hızıyla devam ediyor…

Bu yazı toplam 196 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi