Erdoğan; Penbegüllü, Gün, Tüze ve Atakan için ne der?
Fikri Sönmez: Yurdum insanı; ülkemiz 68 kuşağının sembol kişilerinden Fikri Sönmez, namı değir Terzi Fikri, 1938’de Ordu’ya bağlı Fatsa’da dünyaya geldi. Ailesinin ihtiyacı üzerine ilkokuldan sonra bir terzinin yanında çırak olarak çalışmaya başladı… Marksist Leninist idi. 1979’da Belediye Başkanı Nazmiye Komitoğlu’nun vefatı nedeniyle yapılan ara seçimde bağımsız belediye başkan adayı oldu ve kazandı. Türkiye’nin 12 Eylül askeri darbesine gittiği süreçte, 11 Temmuz 1980’deki askeri operasyonla görevden alındı. Tutuklandı. İşkencelerden geçti. 04 Mayıs 1985’te cezaevinde öldü.
Recep Tayyip Erdoğan: Aslen Rizeli. İstanbul, Kasımpaşa’da doğdu galiba. İETT Spor’da top oynadı ancak döneminin antrenörleri yetenek keşfetme acziyetinde olduğundan futbolu bırakıp siyasete atıldı. Günümüzdeki konumunda o yetenek keşfetmekten aciz antrenörlerin de etkisi var. 2002 öncesine kadar Milli görüş partilerinde aktif siyaset, il gençlik kolları başkanlığı falan yaptı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı da yaptı hatta bir dönem. 12 Eylül 1980 askeri darbe sürecinde zihniyet olarak temeli atılan; 28 Şubat sürecindeki entrikalarla kavrulup 2002’de kurulan AKP’nin kurucu genel başkanı. 28 Şubat sürecinde bir şiirden ötürü Saray ilçesinde, Erdoğan’ın tutukluluk sürecinde Tekirdağ’a bağlı bu şirin ilçemizin ismiyle özdeş bir hale getirilen cezaevinde, 7/24 ziyarete açık şekilde “tutuklu” yargılandı. Sürecin çakma mağduru. Günümüz Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı.
Ahmet Penbegüllü: Tokatlı. Aktif siyaseti AKP kurulana kadar Milli Görüş partilerinde yaptı. Dönemin Refah Partisi’nde Gebze İlçe Başkanlığı; yine aynı partiden biri 28 Şubat kesintili, iki dönem belediye başkanlığı yaptı. 28 Şubat sürecinde 13 ay tutuklu kaldı. O dönemde gördüğü işkencenin organlarına verdiği zarara bağlı rahatsızlıktan; insanlık suçu işkenceden sebep vefat etti. Abisi Mehmet Penbegüllü konunun üzerine gidip dava açtı ancak daha sonra davayı çekip Allah’a havale etti. 28 Şubat sürecinin bedelini çok ağır ödettiği hakiki mağdurlarından.
Sedat Tüze: Gebze’nin yerel eşrafından. Sosyal demokrat. Aktif siyaseti hep CHP (SHP’de) sürdürdü. 1977 seçimlerinde Gebze Belediye Başkanı seçildi. 12 Eylül 1980 sürecinde görevden alındı. Bir süre gözaltı/tutukluluk yaşadı. Çok tartışıldığı için belirtmek durumundayım ama sağlığında kendisinin de öyle bir iddiası yoktu. Oğlu Serdar Tüze de o konuda net. Darbe sürecinde işkence görmedi ancak Penbegüllü’nün 28 Şubat sürecinde makamından kelepçeyle alınıp götürüldüğünü öğrendikten birkaç saat sonra, “Allah yardımcısı olsun” diye telkinde bulunmuştur. 10 Nisan 2014’te kalp krizinden vefat etti.
Leyla Atakan: Yanılmıyorsam Trabzon eşrafından. 1955’te günümüzde Kartepe’nin mahallesi konumundaki Maşukiye’de CHP’nin ocak başkanı olarak aktif siyasete başladı. 1963’te CHP Kocaeli İl Başkanı oldu. 1968’de partisinden İzmit Belediye Başkanı adayı olup seçildi. Bu başarısıyla Türkiye’de doğrudan seçilen ilk kadın belediye oldu. 10 Şubat 1971’de Değirmendere’den İzmit’e dönerken bulunduğu araç kamyona çarptı. Trafik kazasında Leyla Atakan ile birlikte İsmail Kolaylı, Abdurrahman Yüksel ve Feridun Özbay da hayatını kaybetti.
Salih Gün: Gebze yerel eşrafından. Günümüz itibariyle Dilovası’na bağlı Tavşancıl Mahallesi’nde 1946 yılında dünyaya geldi. İlkokul mezunu. Çimse-İş Sendikası’nda yöneticilik, Marshall Boya fabrikasında güvenlik amir yardımcılığı yaptı. CHP'den; Tavşancıl Belediye Başkanlığı ve 22’nci dönem Kocaeli Milletvekilliği yaptı. Belediye başkanlığı esnasında Tavşancılspor’a da başkanlık yapıp futbol takımını 3’ncü Lig’e kadar yükseltti. Evli ve iki çocuk babası. Kanseri yendi ancak Covid’e yenik düştü. 30 Ocak 2022’de vefat etti.
Partili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir süre önce ki Ordu ziyaretinde, Fatsa’nın eski ve efsanevi belediye başkanı Fikri Sönmez hakkındaki sözleri malum. Yarın İzmit’te gerçekleşecek mitingi öncesi bu yorumumun da ana ilham kaynağı.
Ancak şöyle bir iki tezatlığı örnek vermek durumundayım.
12 Eylül 2010’daki Anayasa değişikliği önceleri..
Henüz FETÖ değil; “Hocaefendi” yılları.
Referandumun hatırına Taksim’in yıllar sonra 1 Mayıs’ta emek hareketine dahi açıldığı yıl.
Dilimizde hayır; iki anlamlı. İkinci anlamına rağmen AKP’lilerin ve evetçilerin sözlüklerinden Hayır’ı kaldırdıkları süreç.
Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın devrimcisi, ülkücüsü ile 1980 sürecinin dava şehitlerinin son mektuplarını canlı yayınlarda ağlayarak okuduğu yıllar.
Yahu ne oldu da 2010’da son mektuplarına ağladıkların 2022’de “Bu Ordu, Terzi Fikri’yi iyi bilir…” oldu.
Teröre falan değinmiş. 11 Temmuz 1980 tarihli Milliyet Gazetesi’nin manşetteki haber başlığı: “CHP AP MSP Fatsa İlçe Başkanları: Her yerde kan var. Biz burada huzur içindeyiz.”
Dön baba dönelim de lunaparktaki dönme dolaplar ile yarışmanın ne gereği var?
Yani şimdi deme de dur.
“Az dön Reis… Başımız döndü!”
Bir diğer detay..
Bilgisine kanaat getirip samimiyetine güvendiğim dindarlara danıştım. Hayli kaynağı da şöyle böyle kurcaladım.
İslam’da; “ölünün arkasından konuşulmaz” diye herhangi bir kural yok.
“Ölülerin hayırla yad edilmesi yönünde hadis rivayet edilse de, Kuran'a bu yönde bir ayet yer almamaktadır. “Ölünün arkasından konuşulmaz” şeklinde dini bir kural bulunmayıp, ölülerin arkalarından yapılacak yorumlarda hayırla anılmaları bir ahlâki düsturdur.” (Alıntı)
Zaten ben mantıken de hep sorguluyordum: Ölünün arkasından konuşulmazsa cenaze namazında imam niçin, “Rahmetliyi nasıl bilirdiniz?” diye sorup helallik ister. Cenaze namazına katılan zevat bu sorulara, konuşmadan nasıl yanıt verebilir.
Vakti zamanında hayatını kaybeden bir AKP İl yöneticisine dair yine AKP’li veya eski bir AKP’linin hakkını helal etmediğine dair paylaşımını haberleştirdiğimde aldığım tepkiyi hatırlıyorum.
İsim vermek doğru değil ancak bana o tepkiyi gösterenler, Reisleri’nin Fikri Sönmez şahsında bir meftanın arkasından söylenmesine tepki gösterebilirler mi?
“Atandıkları” göreve formalite haline getirdikleri kongrelerde seçildiklerini sananlar..
2002 öncesi liderleri Erbakan’ın “Haksız bir davada zirve olmaktansa, hak davada zerre olmayı tercih ederiz” sözünü de yutup, gömlek değiştirdikten sonra giydikleri yeni gömleğin içinde.. o tepkiyi asla veremezler.
Şimdi merakla beklemekteyim.
Ülkemizde 12 Eylül 1980 darbesinde temeli atılıp 28 Şubat sürecinde kıvama getirilip 2002’de uygulamasına geçilen sistemin en tepesindeki yarın ki İzmit mitinginde ola ki atarlanır ise; Leyla Atakan, Salih Gün ve Sedat Tüze için ne der..
İlimizin diğer ilçelerinde, tek parti çok parti dönemi fark etmeksizin Cumhuriyet’in kuruluşundan bugüne belediye başkanlığı etmiş, hayatını kaybetmiş; CHP’si DSP’si SHP’si ile sol cenahtan ne kadar belediye başkanı varsa, ne der…
Hatta ve hatta; Milli Görüş’ten iki dönem belediye başkanlığı yapmış, aslında kendisinin de tanıdığı Ahmet Penbegüllü de bence risk altında. Niçin risk altında olduğuna dair detayla, boğmayayım ama harbi risk altında. Erdoğan’ın danışmanları tarafından hazırlanan konuşma metinlerde nasıl çuvallamalarda bulunduğuna dair çok sayıda örnekte biliniyor diyorum.
Biraz uzattım bugün, başka da bi’şi demiyorum.