Endişeliyiz

Endişeliyiz

 

Doğu ve Güneydoğu’da yaşananlara ilişkin DİSK, KESK, TTB ve TMMOB’nin ortak değerlendirmesini, affınıza sığınarak birkaç gün sizinle paylaşacağım.

Çünkü, resmi ve güvenlikçi politikaların dışında derli toplu bir değerlendirme yapılmış ve kamuoyu ile paylaşılmış.

Deniliyor ki;

‘’Doğu ve Güneydoğu’da uygulanan sokağa çıkma yasakları, savaş halini andıran askeri yığınaklar, okulların, hastanelerin ve devlet dairelerinin karargâhlara dönüştürülerek çatışmaların bütün bölgeye yayılmasıyla birlikte ilçeler, şehirler abluka altına alınıp boşaltılmakta, yüzlerce insan evlerinden alınarak kapalı spor salonlarına hapsedilmekte, çocuklar ve kadınlar hedef alınarak katledilmektedirler.’’

Fotoğraf çok net…

İnsan cesetlerinin günlerce sokaklarda bırakıldığı, almaya çalışan yakınlarına ise ateş açıldığı gerçeğine de işaret edilen bu değerlendirme, şöyle devam ediyor:

‘’Devlet, yaklaşık 3 bin 800 öğretmeni savaş boyutundaki operasyon öncesi hizmet içi eğitim adı altında ilçelerden çıkarırken 40 bin öğrenciyi kaderlerine terk etmekle ve sağlık emekçilerini hastanelere hapsetmekle çok tehlikeli bir mesaj vermiştir. Eğitim ve sağlık başta olmak üzere tüm kamu hizmetleri savaş düzenine göre yeniden dizayn edilmektedir.

Bölgede belediye eş başkanlarının tutuklanması, eğitim ve sağlık emekçilerinin can güvenliklerinin ortadan kaldırılarak kamu hizmeti yapamayacakları hale getirilmeleri, sokaklara topların, tankların yerleştirilmesi, iktidarın iddia ettiği gibi sorunun sadece hendek olmadığını; asıl niyetlerinin Güneydoğu’dan Ortadoğu’ya uzanan büyük bir bölgenin savaş alanı haline getirmek olduğunu göstermektedir.

Tarihi eserlerin dahi tahrip edildiği bu süreçte, ardı ardına yapılan operasyonlarla elektriksiz, susuz kalan, açlık tehlikesiyle burun buruna gelen, evleri kurşunlanan, bombalanan, keskin nişancıların hedefi olan insanlarımızı çok daha büyük tehlikeler beklemektedir.’’

AKP’nin savaş politikalarına karşı çıkan, mezhepçi/baskıcı/otoriter rejimlerini tesis etme doğrultusunda “pürüz” olarak gören emek ve demokrasi güçlerini sindirmeye yönelik olarak tüm illerde yaygın gözaltı ve tutuklama operasyonları yapıldığına da yer verilen açıklamada, siyasi iktidar, Türkiye’nin saygın emek ve meslek örgütlerinin tüm bu endişe, talep ve çözüm önerilerini görmezden gelip tam aksini yapmakla (savaş ve baskı politikalarını artırmak, barış yanlılarına operasyonlar düzenlenmekle) suçlanıyor.

Eksiği vardır belki ama fazlası yoktur…

AKP iktidarının gözünü 7 Haziran’dan sonra kan bürüdü. (Daha önce böyle olmadığı sanılmasın) Uygulanan akıldışı politikalar sonucunda, dışarıda kriz yaşamadığımız komşu kalmadı. İçeride ise muhalif görülen her kesim baskı ve operasyonlarla sindirilmeye çalışıldı, düşman ilan edildi.

Temmuz’dan Kasım’a kadar 44 çocuk öldürüldü, 52 çocuk da yaralandı.

Açıklamadan devam edelim…

‘’Türkiye’nin doğusunda il, ilçe, mahalle ve sokaklarda bu gerçeklik yaşanırken, batıda da muhalif olmak, bir gece yarısı yargısız infazlarda katledilmek anlamına geliyor.

Yaşam güvencenizin ortadan kaldırılması için artık karakollara götürülmeniz de gerekmiyor. İstanbul metropolünde son tarihlerde de Dilek Doğan, Yeliz Erbay ve Şirin Öker sabah baskınlarında sorgusuz sualsiz katledildiler.

Türkiye’nin batısında, metropol bir ilinde yaşanılan infazlara gözü kulağı kapatılan bir toplumun, doğuda yaşanılan insanlık dramına karşı kayıtsız kalması nasıl açıklanabilir?’’

 

(Sürecek)

 

 

Bu yazı toplam 189 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi