EMEK MÜCADELESİNDEN KAZANIMLAR
Ülkemizde, AKP hükümeti işçi sınıfını bir kez daha çıplak bırakmak için kıdem tazminatına göz diken yasal düzenlemeler peşinde koşarken, genelde emek mücadelesindeki tüm kazanımları geri alma stratejisini hayata geçirmeye çalışıyor.
Başarıp başaramayacağını, kısa gelecekte birlikte göreceğiz.
Emek mücadelesi sadece bizim ülkemizde değil, dünyanın başka ülkelerinde de çok keskin virajlarda mücadele etmeyi gerektiriyor.
Son dönemde basına yansıyan kadarıyla okuduğum birkaç örneği paylaşmak istiyorum.
Meksika’da enerji santrali grevi var. Chihuahua eyaletinin başkenti Chihuahua’daki Termoeléctrica termal enerji santralinin 200 işçisi, fazla mesai ücretleri ve diğer istekleri için 9 Şubat’ta üretimi durdurdu. 14 Aralık’tan bu yana 5. kez greve gidiliyor.
Dominik Cumhuriyeti’nde, Santo Domingo Özerk Üniversitesi (UASD) profesörleri yüzde 40 zam ve diğer talepleri için 16 gündür sürdürdükleri grevden başarıyla çıktı. Profesörler Federasyonu (FAPROUASD) üyesi akademisyenler 26 Ocak’ta başlattıkları grevi 9 Şubat’ta sonlandırdı.
“Sağlıkta özelleştirmeye hayır!” diyen Santo Domingo’daki 6 devlet hastanesinin emekçileri; sağlıkta özelleştirmeye karşı bu ay içinde aralıklı olarak birer günlük grev yapıyor. Emekçiler, maaşların yeniden ayarlanmasını ve daha çok sağlık çalışanı istihdam edilmesini istiyor. Kazanmaya çok yakınlar.
Arjantin’de, La Plata kentiçi ulaşımı sağlayan Ulaşım İşçileri Sendikası (UTA) üyesi 600 şoför, Ocak ayından bu yana ödenmeyen fazla mesai ücretleri için 10 Şubat öğleden sonra kontak kapattı.
ABD’nin Missouri eyaletinin en büyük üçüncü şehri Springfield’da kurulu Polar Tank Treyler fabrikasındaki işçiler, 5 Ocak’ta başlattıkları grevi, işverenin grev kırıcılarına ve işten çıkarma tehditlerine karşın sürdürüyor.
Görüldüğü üzere, bu birkaç örneklemede de yer aldığı biçimiyle, emekçiler, dünyanın her yerinde yeni kazanımlar oluşturmak için direniyor, grev yapıyor. Emekçiler, bu mücadele sonunda görece de olsa kazanımlar elde edebiliyor. Ve kazanılmış haklarını koruyor.
Bizim ülkemizde ise bırakın yeni haklar kazanmayı, kazanılmış hakları korumaya bile gücü yetmeyen bir emekçi toplamı var.
Bunun bir tek nedeni var, sınıf mücadelesini anlamamak, sınıf siyasetini, sermaye ve kutsal eğitimlerin oluşturduğu baskıyla reddetmenin sonucu yaşanılanı fark etmemek.
Böyle devam ettiği sürece, ülkemizdeki emekçilerin kalıcı kazanımlar yaratması olası değildir. Çünkü, işçilerin örgütlü olduğu sendikaları bile, sermaye sınıfının kutsal öğretilerle donatılmış kurşun askerleri teslim alıyor. Onlar, işçi sınıfı ve emekçilerin kazanımı için mücadele yerine ‘vatan-millet-Sakarya’ edebiyatı yaparak, işçi sınıfı ve emekçiler üzerinde yürütülen algı operasyonlarının piyonları olmayı sürdürüyor.
Fabrikalar kapatılıyor, işçiler işsiz kalıyor, sessizlik ise sürüyor.
Tarım alanındaki emekçiler ekip biçiyor, ürün alıyor ama aldıkları ürün yeniden aynı ekimi yapmalarına yetmiyor, sessizlik ise sürüyor.
Kamu emekçileri ve emekliler yoksulluk sınırında ücretlerle yaşamaya çalışıyorlar, ama cılız çıkışların dışında sessizlik sürüyor.
İşsizler, zaten kapı kulu gibi iktidarın adımlarını kolluyor ve bir fırsatını bulduğunda açık kapıdan içeri adım atınca kendini şanslı görüyor. Ama, bunun dışında büyük bir sessizlik hüküm sürüyor.
Dolayısıyla, dünyadaki emek mücadelesinde kazanımlardan söz ederken, ülkemizde bırakın kazanımı, kayıpların çoğalmaması için mücadele etmekten söz eder noktaya geldik.
Bu ülkenin emekçileri, elbette bu sarmalı yaracaktır, bu karanlık tünelin sonundaki ışığı görecektir, sessizliği yaracaktır.
Ama, önce neyi beklediğini iyi kavrayıp adım atması, etrafında örülmüş çemberi kırmanın yolunu bulması gerekiyor.
‘Kervan yolda düzülür’ diyenler, doğası, ekmeği, işi, aşı, geleceği, cinsiyeti, etnik kimliği için mücadele ettiğini düşünenler, şimdi tam sırası…