Derslere boykot kararı
Ülkede, önümüzdeki dört yılın eğitim politikaları 19. Milli Eğitim Şûrası'nda alınan tartışmalı kararlarla belirlendi.
AKP kadrolarının, bu şurada alınan kararların hayata geçirilmesi için elinden geleni yapacağından kimsenin kuşkusu olmasın. Ama, diğer yandan Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, toplumun tepkisini minimum seviyede tutmak, deyim yerindeyse ‘gazını almak’ için ‘’kararlar tavsiye niteliğindedir. Bakanlık olarak kesinleşmiş bir kararımız yok’’ demeyi de ihmal etmiyor.
Peki, nedir o şurada alınan kararlar ?
Birlikte anımsayarak değerlendirelim…
Din dersinin ilkokul birinci sınıfa kadar zorunlu kılınması…
Bu tavsiye kararına ilk tepki Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri’nden geldi. Dernek Genel Başkanı Müslüm Doğan, “Anayasal suç işleyeceğiz ve çocuklarımızın din derslerine göndermeyeceğiz” diyerek tepki gösterdi.
Bu arada, bir yandan Alevi toplumunu kaybetme riskini göze alamayan şura üyeleri, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders programında Alevilik’e ilişkin içeriğin geliştirilmesi önerisini ise reddetmişti.
Yani, tavşana kaç, tazıya tut taktiği…
Doğan, eğitim şurasında alınan kararların, hükümetin 'Alevi açılımıyla' ilgili samimiyetsizliğini kanıtladığını söylemiş. Anlaşılan, hükümetin bugüne kadat samimi olduğunu düşünmüşler. Açılımdan, demokratik bir çıktı sağlayacaklarını var saymışlar.
Pes doğrusu…
Şimdi kılıçlar çekildi, hükümet şuradan tavsiye kararları çıkarttı ve bunları yasal düzenlemeler haline getirmek için en kısa sürede adım atmaya çalışacak. Alevi toplumu ise (En azından bu derneğin temsil ettiği kitle) açılım sürecini kapatarak sonlandırmayı düşünmek dahil bütün seçenekleri masaya koyacak.
AKP’nin her açılım girişimi sonrasında yeni bir asimilasyon aracı devreye giriyor, bunun en somut örneği de şuradan çıkan yeni tavsiye kararlarıdır. Eğer, ülkede bir barış iklimi egemen olacaksa, AKP’nin takındığı bu tavırla barış iklimini sağlamak olası görünmüyor.
Çünkü, bir arada kardeşçe yaşamanın ön koşulu ‘eşit yurttaşlık’tır…
İlkokul birinci sınıftaki çocuklara din dersi verilmesini zorunlu kılan bu yeni süreçte, toplumda psikolojik olarak yeni bir ruhsal şekillenme söz konusu olacak. Bu durum, toplumsal barışı zedeleyecek niteliktedir.
Bu yeni durumun Alevi toplumunca kabul edileceğini hiç sanmıyorum…
Açıkladıkları kadarıyla, sömestr tatilinden sonra Alevi toplumu çocuklarını okula göndermemekte kararlı. ‘’Çocuklarımız kesinlikle zorunlu din derslerine girmeyecek. Bu anayasal suç da olsa bu suçu işleyeceğiz’’ diyorlar.
İnanç özgürlüğü vazgeçilemeyecek bir haktır. Bu özgürlüğe düşkünlüğüyle bilinen Alevi toplumunun atacağı adım, AKP’nin de sözde Alevi açılımı sürecindeki tavrını etkileyecektir.
Alevi toplumunun tavrı net,
‘’Bizi asimile edemezsiniz. Bin yıllardır bizi ne Osmanlı ne Selçuklu ne de Emeviler bizi asimile edemedi, siz de edemeyeceksiniz, bu çabanızdan vazgeçin’ diyorlar.
Bu durumda, AKP ya geri adım atacak ya da Alevi toplumuyla ayrışma çizgileri gittikçe kalınlaşıp keskinleşecek.
‘Bize Sünniler yeter’ diye düşüneceklerini sanmıyorum…