Çuvaldız meselesi
Suriye sınırında düşürülen uçak sonrası gerginleşen Rusya-Türkiye ilişkilerinde yeni aşamalar yaşanıyor ve karşılıklı olarak kirli çamaşırların ortaya dökülmesi yarışı olanca hızıyla sürüyor.
Ancak, Rusya’nın iddiaları öylesine çarpıcı ki, yenir yutulur cinsten değil…
Rusya Savunma Bakan Yardımcısı Anatoly Antonov, IŞİD’i yenmek için yasadışı petrol ticareti kanallarının ve alt yapısının yok edilmesi gerektiğini söylerken, şu ifadeyle adres gösteriyor: “Suriye’den yasadışı şekilde satılan petrolün ana güzergahı Türkiye…………”
İşte, tam da bu yüzden ‘’iğneyi başkasına, çuvaldızı kendimize batıralım’’ derim.
İddialar, her ne kadar sarayın sözcüsü ve de sahibi tarafından bizzat yalanlanmak istense de, bir kere ortaya saçıldı. O yüzden çok tartışılır, yani amiyane tabirle ‘bu kavga çok su kaldırır.’
Ulusal çıkarlarımıza ters düşmeyecekse,
Devlet sırrını açıklamak olarak algılanmayacaksa
Ve de casusluk faaliyeti sayılmayacaksa,
Rusya’nın, ‘’IŞİD'in Suriye ve Irak'ta çaldığı petrolün ana tüketicisi Türkiye’’ iddiası ne derece doğru diye sormayalım mı ?
Bilinen o ki;
Son iki aydır devam eden Rusya’nın hava operasyonunda IŞİD’e ait 32 petrol üretim tesisi ve 11 petrol rafinerisi yok edildi.
Rusya'nın Suriye'deki hava saldırıları, yasadışı petrol ticaretinden elde edilen cironun neredeyse yarı yarıya azalmasını sağladı.
Rus Hava Kuvvetleri’nin Suriye’deki operasyonları sonucu teröristlerin yasa dışı petrol ticaretinden elde ettiği günlük gelir 3 milyar dolardan 1.5 milyar dolara indi.
Hal böyleyken,
Rusya’nın iddiaları gündeme bomba gibi düştü. Ve bu iddialar üzerinden, ülkemin halkı yeni bir bilgi kirliliğiyle karşı karşıya kaldı. Halen de, o kirliliği giderebilmiş değiliz.
Ne diyordu Rus yetkililer,
‘’Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesinin, Suriye'de IŞİD'in elinde olan petrol yataklarından yapılan yasadışı petrol sevkiyatlarıyla doğrudan ilişkisi var……..’’
Bu iddia, ispatı zor bir iddiadır, doğru. Ama, Türkiye’nin IŞİD’e bakışı üzerinden değerlendirme yapan herkesin benzer bir yakınlık kurması sürpriz olmaz.
Anımsıyorum da,
Cumhurbaşkanı ve Başbakan, Ankara katliamı sonrası IŞİD lafını dillendirmemek için anonim bir terör örgütü yapılanmasını ispatlamak adına yoğun çaba sarf etmişti.
Bunu bilen ve anımsayan herkes, sıkıntılı dönemlerde benzer yapılanmalarla Türkiye’yi ilişkilendirmekte sakınca görmez.
Bu tür iddialar karşısında sadece ‘’ispat etsinler görevden istifa ederim’’ demek de yeterli değildir.
İddiayı delillerle çürütmek gerek, ki bir daha dillendirilemesin.
İddia sahiplerinin yalancı olduğu kanıtlansın.
Yoksa,
‘’Kasım ayında, 16 bin 260 adet petrol tankerinin uzaydan çekilen görüntülerinde olduğu gibi sınırı geçtikten sonra Türkiye’de ilerlemeye devam ettiği’’ iddiasını ciddiye almak, çuvaldızı kendimize batırmak zorundayız.
Yoksa, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün cezaevine tıkılmalarının en önemli ve tek nedeni ‘ortaya çıktı’ diyerek yayınlamakta sakınca görmedikleri ‘’insani yardım görünümünde militanlara silah gönderilmesi’’ haberinin iddiadan öte gerçek oluşu mudur ?