ANAYASA ve GELECEK…

ANAYASA ve GELECEK…

                                                        

 

            Cumhuriyet ve devrim ilkelerinin kasıtla örselendiğine siyasal tarih tanıktır. Karşıdevrimin her dönem ilerleyen safsata becerisi, halkı etkilemiştir. Halkçı-devlet duruş siyaseten  terk edilmiştir. “Bir lokma bir hırka” telkinleriyle insanlara yakınmasızca boyun eğiciliği öğreten ama kendilerine dünya nimetlerini armağan sayanlar, kârlı çıkmışlardır.

 

 

            Sömürülmeye karşıt tavır takınamayanları sürekli; ”aldatılmış, yanıltılmış ve masum” nitelemelerle koruyuculuğuna alan safdil toplumcu bakış da yanlışlıklar yaptı. Halkın bir kısmını sorumsuz zihinsel tembelliğe itti. Bilinçlenmenin öz çabasında güçsüz bıraktı. En basitinden; ”İyiyi, kötüden ayırt edebilmenin” bir gerek olduğu çabasından uzak tuttu. Aydınlatma ışığının, aydınlar tarafından gereğince sunulamadığı bir öz eleştiri olarak sürdü, gitti.

          Bu yolda tarihsel bir örnek vardır. 1945 yılında “Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu” gündeme getirildiğinde muhalefet eden öncülerin, parti kurarak 14 Mayıs 1950 günü topraksız veya az topraklılarca iktidar yapıldıkları yaşanmamış mıdır? Anlaşılan odur ki; kamu yararı içeren Cumhuriyet ve devrimin pekiştirilmesindeki kitlesel “algılama” yeterince olamamıştır.

         Anayasal değişikliklerde, Atatürk’ün etki ve varlığının kaldırılması yönünde düşünce beyan edenler vardır. Devletin şekli, bölünmezliği, resmi dili, başkenti, bayrağı ve marşını içeren ayrıca; ”Laik, demokratik, Atatürk ulusalcılığa bağlı sosyal hukuk devleti” niteliklerini kapsayan ve “değiştirilmesi önerilemeyen” maddeleri de tartışmaya açılmaktadır.

        Devletin esas işlevini sağlayacak organlarını belirleyen, devletle birey, bireyle birey arasındaki ilişkileri düzenleyen, temel hak ve özgürlükleri koruyan hukuksal normlar hiyerarşisinin en üst düzeyi Anayasadır. Antiemperyalist direncin evrensel öncüsü bir halkın “tam bağımsızlık” yolunda elde etikleri bir kenara bırakılamaz. Ulusal egemenlik erki, bilimselliği rehber edinen çağcıl ve toplumcu atılımlar ve nihayet Atatürkçü üniter devlet varlığının Anayasal nirengi olmaktan çıkarılma planı, felaketlere yol açar.

        Cumhuriyet ve demokratik devrime inananların yurtsever uğraşlarını Anayasa üzerinde yoğunlaştırmaları, yaşadığımız günler ve gelecek için sorumluluk taşıyan ulusal özgörevdir.

 

        

Bu yazı toplam 168 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi