AKP, gerçekten korkuyor

AKP, gerçekten korkuyor

 

 

Ülkenin polis ablukası altına alınması konusunda başarılı adımlar atan AKP, bu ağırlığını kentimizde de hissettirmek için her fırsatı değerlendiriyor. Ama, bunu yaparken, daha çok da, kendisini muhalif yapılardan koruyacak düzenlemelere ağırlık veriyor.

Her türlü hükümet karşıtı protesto eylemlerinde esnek davrandığını göstermek için çaba sarfeden polis, ‘’bakın biz görev yapıyoruz, yaparken de demokratik yaklaşım sergilemeye özen gösteriyoruz’’ mesajı vermek gayreti içinde görünmeye çalışıyor. Ama, iş, AKP il binası önünde bir protesto eylemi yapmaya gelince ya da AKP il binasına siyah çelenk bırakmak istenilince, ortalık birden geriliveriyor. Polisin o demokrat tavrı hemen devre dışı kalıyor ve gücünü hissettiren hale dönüşüyor.

Bu davranışın özü, AKP’nin, muhaliflerinden ve halktan gerçekten korktuğudur…

Muhalifleriyle yüzyüze görüşmeye bile tahammül edemeyen AKP zihniyeti, binasını korumak için resmi görevlileri seferber ediyor.

Bizlerin vergileriyle cebine maaş giren o güvenlik görevlileri, bize rağmen AKP’yi bize karşı korumaya çalışıyor.

Bu çelişkiyi birgün anlayacaklar elbet…

Bu korkudan, en son nasibini alan da, Birleşik Kamu İş Konfederasyonu’na bağlı sendikaların üyesi kamu çalışanları ile onlara destek veren DSP ve Vatan Partisi üyeleri oldu. İç Güvenlik Yasa Tasarı’nı protesto etmek amacıyla AKP il binasına siyah çelenk bırakmak istediler, ama polis barikatını aşamadılar. Sonra da, AKP’ye karşı ortak mücadele çağrısı yaptılar.

Dedim ya, sokakların ateşi yükseliyor.

O ateş yükseldikçe, AKP gerçekten korktuğunu artık gizleyemiyor…

Bugün, bir başka konuya da değinmek istiyorum…

Cumhuriyetin tasfiyesi sürecinde yani adı cumhuriyet olan gerici yasal düzenlemelerin topluma dayatılıp yeni düzen paradigmaları oluşturulurken, ‘’Bu ülkeye bir şey olmaz, cumhuriyeti kimse değiştiremez, buna Türk ordusu asla izin vermez’’ rahatlığı içinde olan, ama atı alanın Üsküdar’ı geçtiği süreçte ayılıp ah vah eden ulusalcı kanadın önemli bir bölümü, şimdilerde ‘’AKP faşizminin dayatmaları karşısında ne yapabiliriz’’ arayışı içinde.

Ama, yetmiyor bu arayış, yetemiyor. Çünkü, 90 yıllık cumhuriyet geleneğini, değerlerini, aydınlanmacı ve devrimci yanlarını korumak adına adım atmayan, hazırdan yerken atalete bürünen o kadrolar, bugün tepki koymakta bile becerikli olamıyorlar.

İsimleri koca koca örgütlerdir onlar. Atatürkçü Düşünce Derneği, Alevi Kültür Derneği, Aydınlar Ocağı, Türk Ocakları, Türk Eğitim Sen, Hak ve Eşitlik Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Demokratik Sol Parti ve de diğerleri. Belki, milyonları temsil ediyorlar ama hareketlendiremiyorlar.

Kendilerine sunulan ve hoyratça kullandıkları Cumhuriyet değerleri korumak için bile adım atamaz halde olduklarını görmeden hala koca koca laflar ediyorlar, ama hepsi o kadar.

Oysa, Ergrenekon davası sürecinde yaşananları, Ankara’nın Ulus meydanında yıkılabilen barikatları, Silivri cezaevi önündeki direnme sürecini, Gezi’de bağımsızlık ve özgürlük istemiyle ayağa kalkan milyonlarca yurtseveri unutmadan, sokağın sesi olmaya daha aktif katılmalılar.

Çünkü, sokaktaki hareketlilik, toplumun hangi kesiminden olursa olsun enerji biriktirmenin tek yolu gibi görünüyor. Biriken enerjinin ortak hareket etme yönünde oluşturacağı sinerji de, karanlığa dur diyecek iradeyi netleştirecektir.

AKP, gerçekten korkuyor dedi. Ama, ne kadar korktuğunu anlamak ve yaratılan değerlere sahip çıkmak için bu korkuyu sınamak gerekir. Boş laf etmenin, ‘’birileri yapsın’’ rahatlığından vazgeçmenin ve sözde yüzbinlerce destekçiyi sokağa çıkarmanın zamanı gelmiştir.

Lafım sizedir, bu ülkenin ulusalcılık ideolojisiyle yaratılan değerlerinin yitirilmesinde sessiz kalanlar.

 

 

 

Bu yazı toplam 196 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi