12 Eylül kalıntıları
Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK), 12 Eylül 1980 faşist darbesinin ardından üniversiteleri zapt-u rapt altına almak için oluşturulmuş bir kurumdur.
Bugüne kadar görevini eksiksiz yaptığı da rahatlıkla söylenebilir.
Başkanlığına getirilen isimler, sermaye devletinin maşası olmaktan gurur duyan ama hiçbir zaman bilim insanı kimliğiyle hareket etmeyen isimlerdir. İsimlerinin önünde yer alan Prof. Kimliğine yakışmayan her işin altına imza atmışlardır.
Üniversitelerde bilim yerine, gerici yapılanmanın oluşmasına çanak tutmuşlardır.
Üniversitelerin bilimle değil, hurafelerle işgal edilmesini seyretmişlerdir.
Bilim insanlarına yapılan zulümleri onaylamışlardır.
Bilimsel, demokratik ve özerk üniversite taleplerini ötelemek için ellerinden geleni yapmışlardır.
Peki, son 12 yılda, YÖK başkanlarının ve yapılanmasının üniversiteleri cehenneme çeviren, polis ve ÖGB kışlaları haline dönüştüren AKP zihniyeti ne yapmıştır ?
O zihniyet, yandaşlara teslim ettiği YÖK eliyle, üniversiteleri bilim üretilen kurumlar olmaktan uzaklaştırıp, tamamen ideolojik gericiliği hakim kılacak öğretilerin tartışıldığı, dayatıldığı kurumlar haline dönüştürmeye çalışmıştır.
Siyasal kariyerini sermayeye kayıtsız şartsız biat ettikten sonra sürekli geliştiren Recep Tayyip Erdoğan, bu kez Çankaya’nın yetkilerini kullanarak YÖK Başkanlığı'na Prof. Yekta Saraç’ı atadı. Hani şu ünlü ‘’Alo Fatih’’ esprisine neden olan kimliğin birinci derecede yakınını.
O arkadaşın basın mensuplarına karşı tavrına bakar mısınız !..
İlk toplantısına;
‘Afedersiniz, sizler hangi basındansınız öğrenebilir miyiz?’ diye başlayabiliyor…
Bu adam bir edebiyat profesörü. İyi de, hangi basından olduklarını öğrendiği gazetecilere acaba ne diyecek dersiniz ?
Kaldı ki, ‘Hangi basın?’ sorusundan kastı tam bir muamma!
‘Yandaş Basın’ yanıtını alırsa istediği gibi sallayacak, yok eğer muhalif basından olduğunu öğrendiği gazeteciler varsa daha temkinli davranacak ve belki de bir daha ki toplantısına moda haline dönüşen genişletilmiş akreditasyon uygulaması getirecek.
Bu YÖK başkanı, bana bir halk deyimini anımsattı. Anadolu’da ‘’KEL BAŞA ŞİMŞİR TARAK’’ deyimi vardır.
12 Eylül kalıntısı bu kurumun başına yeni getirilen ‘’ALO YEKTA’’ da bu tabire uyum sağlamıyor mu sizce ?
Çankaya makamında bulunan siyasi kimlik, üniversitelerde iyi gitmeyen şeyler gördü mü, ‘’ALO YEKTA’’ diyerek ortalığı istediği gibi derleyip toparlamanın yolunu arayacak.
Üniversiteler, YÖK eliyle daha bir baskıcı döneme merhaba der gibi. Ne dersiniz, 12 Eylül ürünü YÖK’ün bugünkü yönetim anlayışı 12 Eylül’ü aratır mı ?
Görüldüğü üzere, üniversiteleri önümüzdeki dönem yangın alanına çevirecek uygulamalar için ilk adımlar atılmış durumda. Demokratik kazanımların tümüne pervasızca saldırıların artacağı şimdiden görülüyor.
Ama, her ne olursa olsun anımsanması gereken bir gerçek var. O yüzden, yeni YÖK Başkanı’na sesleniyorum.
‘’ALO YEKTA;
Sen sen ol, güvendiğin dağlara kar yağmadan, bilim insanı kimliğini unutmadan ve kayıtsız şartsız biat edebildiğin noktadan bakarak değil, ülke gerçeklerine hizmet edecek bir bilimsel zemin yaratmak için çalış.
Yoksa, koskoca alan sana da dar gelebilir…